Dünya çok savaş yaşadı. Ancak hangi savaşta askerine “Ben size ölmeyi emrediyorum!” diyebilen bir komutan vardı? O komutan Çanakkale Savaşı’nı kazanan iman gücünü nasıl anlatmıştı? Bu savaşta kimler vardı düşman diye karşımızda?
Dünya çok savaş yaşadı. Ancak hangi savaşta askerine 'Ben size ölmeyi emrediyorum!' diyebilen bir komutan vardı? O komutan Çanakkale Savaşı'nı kazanan iman gücünü nasıl anlatmıştı? Bu savaşta kimler vardı düşman diye karşımızda? Batı emperyalizminin sömürgesi zavallılar değil miydi onlar? Mehmet Akif Ersoy, dünyada eşi benzeri olmayan diye nitelendirdiği boğaz harbindeki o zavallılara kimi hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela diye niye seslenmişti o ünlü şiirinde? Gazi Mustafa Kemal, Savaş sonunda onların manevi huzurunda 'Burada vatan toprağında bizim askerlerimizle koyun koyuna huzur içinde uyuyunuz!' diye neden seslenmişti?
Bu soruların cevabını, herkesin çok iyi anlayıp bilinçleneceği bir sahne gösterisi olarak tüm dünyaya ders diye 5 yıllık çok kaynaklı bir inceleme sonunda hazırladım. Rahmetli Turgut Özakman'ın Diriliş romanı ve oyununda da yararlandığı eseri, Öğretmen arkadaşım Muazzez Çavuşoğlu'nun müzik desteği ile içinde sürekli tiyatro ateşi alev alev yanan Samsun Sanat Tiyatrosunun kurucusu can dostum Rahmetli Öğretmen Kemalettin Akgün'le sahnelemiştik. Rahmetliyi de burada minnet ve rahmetle anıyorum, şehitlerimiz gibi onun da ruhu şad olsun. Bu çalışmamızı aynı zamanda bir edebiyat ve tarih eğitim materyali olarak Bakanlığımıza da sunmuştuk. Ciddiye alınmış ve Yayımlar Dairesi tarafından iki baskıyla tüm ülkeye dağıtılmıştı. Ne mutluydu o zamanın yöneticilerine ki okullar yarış ediyordu eseri sahnelemek için birbiriyle. Yardımcı olmak için yetişemiyorduk ülkenin en ücra köşelerine Kemalettin'imle. Almanya'da görevli öğretmen arkadaşım Nurlu Özdayı da aynı heyecanla başvurmuştu bize. Orada da zamanın Meclis Başkanı Köksal Toptan'ın (Şimdi CB. Yüksek İstişare Kurulu Üyesi) şahitliğinde Almanların övgüsünü kazanan sahne sunumunun kayıtları şimdi anı olarak elimde.
Ne acıdır ki Devlet Tiyatrolarının o zamanki yönetimi böyle bir dersi, değerlendirip ülkenin her yerine dalga dalga sunmak, böylece kendisini de yüceltmek yerine bu bir ajitprop eser, DT. repertuvarına alınması uygun değildir yazısı göndermişti bize. Niye? Çünkü milletimizin daha çok destanı olduğu halde Yunan mitolojisiyle Fransız, İngiliz, Rus…edebiyatları ağırlıklı kültür emperyalizminin aciz tutsağı, ta eğitim gördükleri okullarda ruhları çalınan dramaturg, sanatçı, edebî kurul üyeleri ve yönetimlerini bir türlü ikna edememiştik. Tanıdığım bazı çok saygıdeğer DT.mensupları yazık ki hala azınlıkta kaldıkları için bu kültür emperyalizmi zincirini kıramadı, bundan sonra da ne kadar mücadele ederlerse etsinler kırabileceklerini de sanmıyorum.
Buradan tekraren arz ediyorum: Devletin ne medya, ne de sanat kurumu olmalı. Devlet; milletinin destanlarını, milletler mücadelesindeki ders verici tarihini, millî kültür ve değer yargılarını evrensel değere yüceltici yayın ve eserler sunabilen kişi ve kurumları ekonomik teşviklerle desteklemeli sadece. Ancak o zaman sinsi sızıntılar engellenir, bürokratik aristokrasiler oluşamaz ve millî maduriyetler yaşamayız hiç!
Eseri ilk sahnelendiğimiz Samsun 19 Mayıs Lisesi Salonunda, konuğumuz Garnizon Komutanını gözyaşlarına boğan şu sahneden alıntı yapmadan geçemeyeceğim: Mehmetçik, zavallı sömürgelere el bombasını fırlatırken Gazi'nin ifadesiyle öyle gıptaya şayan bir cüret ve cesaretle feryat figan yürüyordu ki yüzde yüz olacak şehadete: Burada ne işiniz vaaaar, burada ne işiniz vaaaar! Burası bizim vatanımııız! Biz, vatanımızı ana biliriz! Vatandır evladı doğuran da yaşatan da vataaan! Siz bilmez misiniz? Korur her evlat anasını, korur her ana evladını!
105 yıl geçti aradan. Asrı, devirleri devire devire ne Çanakkale Destanları yazdık, ruhu şad şehitlerimizle. Ne dersler verdik, veriyoruz, vereceğiz de esas derdimiz hainlik! Manas Destanı'ndaki Közkaman Hileleri bitmedi gitti, bugün dünya insanlığının solunum yollarını sinsici saran, salgın korona virüsü gibi sinsi hainlikler bitmedi. O hainlikler ki Gazi Atatürk'ten sonraki iktidarlarımızı acze düşürdü hep. Yabancı kültür saldırılarına da siyasî, ticarî, sosyal güç kazanma hırslarına da tutsak düşen evlatlarımız yüzünden bitmedi, bitmiyor çilelerimiz hiç!
Neyse ki 18 yıllık son iktidarımızda yazdığımız Reis Destanları'yla tecrübeler kazana kazana milletçe öğrendik hainlik nereden, nasıl gelir? Reis'in dirayetli yönetim gücü, her şeyi iyot misali çıkardı açığa.Bazı aydınlarımızı kullanarak kendini medeniyet timsali sunan Batı, artık milletimizce öyle görülmüyor, bitti aşağılık duygumuz. Milletler arası er meydanlarında çıktı her foya ortaya. Çin kaynaklı hain virüs karşısında da onlar gibi acze de düşmeyeceğiz inşallah! Devletimizin yönlendirmesine itaatle kendi değerlerimize sahip çıkarak adalet ve kalkınma yolunda yürürken el ele, hasetlerin şerrinden yaradana sığınacak ve onun şefaatiyle yükseleceğiz.
Çanakkale Ruhu böyle diyor. Milletimizi bugünlere belli bir güce ulaşmış olarak getiren şehitlerimizi, gazilerimizi minnet ve şükranla anıyor ve onlara diyoruz ki: Ruhunuz bizde, gücünüz bizde; kalmasın hiç gözünüz geride! Daima var olan, daima diri; çok ulu, çok büyük Allah'ım! Yüce kürsünden akıl, bilim, güç ihsan et milletimize!