BU LİSAN HEPİMİZİN
Lisandaki bozulma 1930'lu yıllarda zirve yaptı. Dildeki bozulmanın temelinde Kur'an menşeli kelimelere düşmanlık vardı. Bu düşmanlık saikiyle yüzlerce yıl lisanımıza mal olmuş kelimelerin yerine “öztürkçe” adı altında yeni bir dil teşkil edilmek istendi.
Bizim hassasiyet gösterdiğimiz/göstermek istediğimiz husus; ihtiyaç olmadığı halde icbar ve zorlama ile dilimize "sokuşturulmak" istenilen kelimelerdir.
Mesela 1930'larda uydurulan "tecim" kelimesi böyledir. "Tacir" kelimesinin yerine zorla ve tepeden inme bir zorbalıkla ikame edilmek istenmiştir.
Bilinen bir gerçektir ki, hayat dinamiktir ve yeni kelimelere ihtiyaç olacaktır.
Mesela "internet" kelimesi Türkçe değildir ama bir ihtiyacı karşılamaktadır. Artık Türkçeye kazandırılmış olduğu düşünülebilir. Keza "ceket" ve "pantolon" gibi kelimeler de öyledir. Bu kelimeler yerine mümkün olduğu kadar Türkçe kelimelerin kullanılması arzu edilebilir fakat ikame edilecek bir kelime bulunamadığından halen kullanmaktayız.
Tekrar hatırlatmakta fayda görmekteyim ki, lisanımızda 1930'lu yıllarda zirve yapan "öztürkçe" adı altında tatbik edilen uygulama tamamen Kur'an menşeli kelimelere olan husumet ile ilgilidir. Bizim itirazımız da esasen bu zemindedir.
Bir milletin diline zamanla farklı lisanlardan kelimeler dâhil olabilir veya başka dillere kelimeler gidebilir.
Son zamanlarda milletlerarası münasebetlerin artması ve kolaylaşması kelime teatisinin hızlanmasına sebebiyet vermiştir.
Mesele şu; “eleştirmen” kelimesini mi kullanmalıyız yoksa “tenkit” kavramını mı? Yoksa “tenkitçi” ifadesini mi?
“Tenkit” kelimesini kullananlar nadir de olsa var fakat “münekkit” kelimesi tamamen nisyana terk edilmiş durumdadır.
Münekkit” kelimesinin Arapça tef’il babından tenkidin ismi faili (öznesi) olduğunu Yüksek Türkçe (Osmanlıca) lisan bilgisinden mahrum olanlar ne bilsin. Son 3-5 senedir Osmanlı Türkçesi (Yüksek Türkçe) derslerinin üniversitelerimizde tercihli (seçmeli) ders olarak ihdas edilmesi memnuniyet vericidir. Türkiye son 20-30 seneden beri yeniden dirilişe doğru hamle yapmaktadır.
“Eleştiri” lafı “tenkit” veya “münekkit” kavramı yerine kullanabilir mi?
Hemen ifade etmeliyiz ki, “eleştiri”, “tenkit” kelimesinin yerini tam olarak tutamaz. “Eleştirmek” lafı 1940’lı yıllarda uydurulmuştur.
Peyami Safa’nın ifadesiyle “zıpçıklı” bir kelimedir. “Eleştirmek”, ellemek, elemek demektir. Tasfiye etmektir. Halbuki “tenkit” doğruyu yanlıştan ayırmak, güzeli çirkinden tefrik etmektir. “Tenkit” kavramında hassasiyet ve ihtimam vardır. “Eleştirmek” denilen zıpçıklı kelimede hoyratlık ve altta kalan canı çıksın anlayışı vardır.
Dikkat ederseniz “eleştirmek” lafını kullananlar tangırtulu ve tungurtulu konuşmayı tercih ederler. Münekkitler ise güzel Türkçemizi yüksek Türkçeye terfi ettirmek gayesini takip ederler.
1930’larda ve 1940’da güzel Türkçemiz yaralanmış olsa da biz, lisanımıza sahip çıkmak mecburiyetindeyiz.
Mümkün olduğu kadar "Yüksek Türkçe" kullanılmasının gerektiği kanaatindeyiz. Yani "dürtü", "olanak", "olasılık", "yapıt" ve "tümce" gibi soysuzluğu hususunda ittifak edilmiş kelimeler yerine "ikaz", "imkân", "ihtimal", "eser" ve “cümle” gibi lisanımıza mal olmuş kelimelerin kullanılmasının milletçe varlığımızın devam bakımından daha faydalı ve verimli olacağı kanaatindeyiz.
Bu dil hepimizin.