BEYLER boşuna çabalamayın…
Bugünkü ideolojik, Kemalist, Tevhid-i tedrisat, millî kimlik ve
millî kültüre ters, laik, seküler, genç nesillere zengin edebî
Türkçeyi öğretemeyen, tarih kültürü veremeyen, sanat kültürü
veremeyen, ahlak ve karakter terbiyesi veremeyen, estetik kültürü
veremeyen, vesayetçi, iflas etmiş eğitim sistemiyle siz ne kadar
çabalarsanız çabalayın Türkiye düzelmez, ıslah olmaz.
Bugünkü iktisadî sistemin ana sektörü olan yapılaşma, ülke sathını
lüks meskenlerle doldurma, betonlaşma ile Türkiye ekonomisi ayakta
durmaz. Zamanı gelince çöker.
Âdil hukukun üstünlüğü sağlanmadıkça devlet, ülke, halk güvenli,
huzurlu, rahat olmayacaktır. Adalet varsa huzur, iç barış, rahat,
güven olur, yoksa olmaz, herkesin bunu aklına iyice
yerleştirsin.
Devlet resmen seks kölesi kadınlara vesika veriyor, seks
köleliğinden KDV ve gelir vergisi alıyor. Devlet, genelevlerin
kapısında, fuhuş güvenliğini sağlamak için polis bekletiyor. Bu
böyle devam ettikçe bu memleket iflah olmaz.
Büluğ yaşındaki kız ve erkek çocuklar karma eğitim sistemiyle
okutuldukları müddetçe eğitim düzelmeyecektir. Bunu kimse
unutmasın.
Kağıt ve ekran medyasında müstehcen yayınlar, azdırıcı fotoğraflar
böyle artarak devam ettiği müddetçe düzelme olmaz.
Ayasofya’nın laneti Türkiye üzerinde Demokles’in kılıcı gibi
sallanıyor. Fatihin vakfiyesine hıyanet edildiği müddetçe Türkiye
düzelmez.
Osmanlı devletinde, M. Kemal rejiminde, İsmet rejiminde, Cemal
Gürsel rejiminde, Kenan Evren rejiminde Türk Ceza Kanunu’nda zina
suçu yer alıyordu. Bugün zina suç olmaktan çıkartılmıştır. Bu
çarpıklık devam ettiği müddetçe Türkiyede düzelme olmaz.
Riba büyük günahı ve isyanı ülkemize hakim olmuştur. Bu günahla
Türkiye yükselmez, felah ve necat bulmaz.
Müslümanların çoğunlukta olduğu bu ülkede, bu toplumda İslamın
hakim olması, dinî hizmetlerin doğru dürüst yürütülmesi için
mutlaka icazetli ulema, fukaha yetiştiren gerçek güçlü İslam
medreselerinin bulunması gerekir. İslam medreseleri kapalı
tutulduğu müddetçe manevî kalkınma olmaz, o olmayınca ülkede fitne,
fesat, bozukluk ayyuka çıkar.
Camilerin mihraplarına, minberlerine, kürsilerine icazetli,
ehliyetli, liyakatli, güçlü, vasıflı, ihlaslı, fedakar, idealist
din görevlileri (hademe-i hayrat) getirilmedikçe, imamlık
(istisnalar dışında) parayla namaz kıldırma memurluğu seviyesinde
kaldıkça Türkiye düzelmeyecektir.
Lise mezunları, klasik Türk edebiyatının en büyük şairi ve edibi
olan Fuzuli’nin Divanını kolayca okuyup şerh edemedikçe Türkiye
kültür bakımından ileri değil geri olmaya devam edecektir.
Türkiye, Güney Kore gibi kendi yüzde yüz millî yerli otomobil
sanayiini kurmadan ve bunları dünyanın yüzden fazla ülkesine ihraç
edip satamadan adam olmaz, adam olmaz.
Türkiyeliler, 1928’den önce ölmüş dedelerinin, ninelerinin Türkçe
mezar taşlarını okuyamayacak kadar zavallı ve cahil kaldıkları
müddetçe Türkiye ilerlemez, yücelmez.
İstanbul’un öldürücü, çıldırtıcı trafiği halledilmeden Türkiye
huzura kavuşmaz… Bunun halledilmesi için de mega şehrin nüfusunun
beş milyona indirilmesi gerekir. Bu şehrin coğrafyası, topografyası
bugünkü nüfusu kaldırmaz. Türkiye’nin başka hiçbir derdi, krizi
olmasa, sadece İstanbul’un şu hali dert ve kriz olarak bütün
Türkiye’ye yeter de artar.
Yakın zamanlara kadar dünyanın sayılı tahıl ambarlarından,
üreticilerinden, buğday ihraç eden ülkelerinden biri olan
Türkiye’miz şimdi her yıl üç küsur milyon ton buğday ithal etmekte
ve yine her gün (yıl değil!) beş milyon ekmeği çöpe atmaktadır. Bu
çarpıklık, bu israf nankörlüğü devam ettikçe Türkiye düzelmez.
Bir yandan otoyollar, hava alanları, lüks rezidanslar, AVM’ler,
gökdelenler, Boğaz ve Körfez köprüleri yapılıyor; öte yandan iç
barış ve sosyal mutabakat dinamitleniyor, ahlak ve fazilette
gerileme kayd ediliyor. Bu durum böyle devam ettikçe Türkiye
düzelmez.
Türkiye’nin ayakta kalabilmesi için bütün Müslümanların tek bir
Ümmet teşkilatı ve hiyerarşisi içinde birleşmeleri gerekir.
Günümüzde ise Ehl-i Sünnet sarsılmakta, Ümmet birliği yerine bin
parçalı bir İslamcılıklar Protestanlığı, sekülarizm, hadîs ayıklama
kaosu, anarşisi ve kopukluğu getirilmektedir. Bu hal
giderilmedikçe, Ümmet birliği kurulmadıkça, Ümmetin başına âdil,
âbir, râşid, müdebbir bir İmam-ı Kebir getirip ona toptan biat ve
itaat edilmedikçe hayal ve arzu edilen düzelme ve ıslah olmaz.
(İkinci Yazı)
En Geniş Din Hürriyeti
MEDENÎ bir sistemde ve düzende din, inanç, inancına uygun bir hayat
sürme özgürlüğü olur. Bizde o karanlık faşist rejimleri zamanında
bu temel hürriyet ayaklar altına alınmıştır.
İslam hocaları uyduruk mahkemelerin kararlarıyla asılmış, sürülmüş,
zindanlara atılmıştır.
Hıristiyanların ruhban mekteplerine, Yahudilerin haham yetiştiren
eğitim ocaklarına dokunulmamış, Müslümanların medreseleri yerle bir
edilmiştir.
Müslümanların Ezanlarına bile karışılmış, Ezan-ı Muhammedî okumak
yasaklanmış, okuyanlara işkence edilmiştir.
Dinî yayınlar yasaklanmıştır.
Kırklı yıllarda, yurdun bazı yerlerinde ölüleri yıkayıp,
kefenleyip, cenaze namazı kıldıracak imam bile bulanamaz
olmuştur.
Din konusunda korkunç bir devlet terörü uygulanmıştır.
Ceza Kanununa 163’üncü madde konulmuş, Müslüman yazarlara,
vatandaşlara çok zulm edilmiş, acılar çektirilmiştir.
Laikçiliğin en aşırısı uygulanarak din hürriyeti çiğnenmiştir.
İslam’ı ya büsbütün kaldırıp kazımak, yahut dinde reform yaparak
tahrif etmek istemişlerdir.
İstanbul’da Patrik tahtında haşmetle otururken, Müslümanların
Halifesini yurt dışına sürmüşlerdir. Hangi hakla, hangi gerekçe
ile?.. Müslüman millete sordular mı?..
Medenî İsviçre nikahı yapmadan şer’î nikah yaptıranlara cani
muamelesi yapmışlar; şer’î nikah taraftarı büyük âlim Ahmed
Davudoğlu el-Ezherî hocamızı ağır cezalarda yargılayıp zindana
koymuşlardır.
Din, İman, Kur’an için çalışan Bediüzzaman’a ve Nur talebelerine
yapmadıklarını bırakmamışlardır.
İslam Türkiye kimliğinin birinci unsuruydu. Onlar İslam’la
savaşırken, Türkiye geri kalmış, Ortadoğu’nun Japonya’sı
olamamıştır.
Hâla İslamla, Müslümanlarla uğraşıyorlar… Hâlâ Ezanımıza, camimize,
namazımıza, Şeriatımıza, tesettürümüze karışıyorlar…
Müslümanları parçaladılar… Müslümanların içine sürüyle ajan, casus,
provokatör, yönlendirici, münafık, sömürücü soktular…
Müslüman halkı, atalarının Türkçe mezar taşlarını okuyamaz derecede
cahil bıraktılar.
Müslümanları cahillikle terbiye ediyorlar.
Bugün Türkiye’de, zalimlerin baskıları ve sistemleri neticesinde
İngiltere’de, başka medenî ülkelerde bulunan gerçek ve geniş din
hürriyeti yoktur.
İngiltere’de 85 Şeriat mahkemesi kuruldu ve faaliyet gösteriyor,
bizde laikçilik yobazları buna asla razı olmaz.
Çoğunluktaki Müslümanlar, ülkemizde, İngiltere’de olduğu gibi geniş
bir din, inanç, dinî eğitim, inancına göre yaşamak hürriyeti
istemedikçe ve bunu sağlamak için var güçleriyle çalışmadıkça ne
kendileri kurtulur, ne de Türkiye.