Ülkemize maddi ve manevi maliyeti oldukça pahalı olan 15 Temmuz darbe girişiminin sağladığı kazançlardan biri belki de en önemlisi milletimizde oluşan birlik ve bütünlük havasıdır.
Ülkemize maddi ve manevi maliyeti oldukça pahalı olan 15 Temmuz
darbe girişiminin sağladığı kazançlardan biri belki de en önemlisi
milletimizde oluşan birlik ve bütünlük havasıdır.
Halkımız darbecileri birlikten doğan güçle yenmiştir.
Siyasi parti, ırk, mezhep, meşrep farkı gözetmeksizin darbeye dur
diyen halkın verdiği birlik görüntüsü her türlü takdirin
üzerindedir.
İlk günden beri birlik ve bütünlük çağrısı yapan Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan’ın şahsına yapılmış hakaretlere karşı açtığı
davalardan vazgeçmesi alicenaplık.
Parti ayırımı gözetmeksizin milletvekillerinin bombalamaya rağmen
Meclis’te bir araya gelmeleri ile başlayan olumlu adımın, darbe
karşıtı bildirinin bütün partilerin katılımıyla yayınlanmasıyla
sürmesi, geçen süreçte siyasetçilerimizin nefret dilini bir tarafa
bırakarak yapıcı bir tutum sergilemeleri de çok önemli.
Bu olumlu süreçte Başbakan Binali Yıldırım’ın baştan beri muhalefet
liderlerine yönelik olarak sergilediği yumuşak ve saygılı üslubun
büyük payı var.
Yıldırım’ın ana muhalefet partisi liderini CHP Genel Merkezi’nde
ziyaret etmesi şık bir davranış.
Başbakan Binali Yıldırım’ın Kılıçdaroğlu’nun ardından, darbe
girişimine karşı daha ilk saatlerde tavrını açıkça ortaya koyarak
birlik ve bütünlük çağrısı yapan MHP lideri Devlet Bahçeli ile
görüşmesi sadece siyasi partiler arasındaki yumuşama açısından
değil, milletimizin birlik ve bütünlüğü açısından da önemli.
Bu ziyaretlerde olağanüstü hal ilanı sonrasında çıkarılan kanun
hükmünde kararnameler hakkında bilgi veren Başbakan böylece sadece
muhalefetin OHAL kanununun çıkarılması sırasında gelişmelerden
muhalefet liderlerini bilgilendireceği yolundaki sözünü yerine
getirmekle kalmadı, aynı zamanda güvenilir bir siyasetçi portresi
de çizmiş oldu.
Bu da siyasette yıllardır ihtiyacını duyduğumuz güven sorununu
ortadan kaldıran olumlu bir adımdır.
Birlik ve bütünlük havasına katkı sağlayan siyasetçilerimizi
kutluyor bu olumlu sürecin devamını diliyoruz.
Siyasetteki bu diyalog süreci tabanda da tek vatan, tek millet, tek
bayrak mefkûresi çerçevesinde oluşan birlik ve bütünlüğün devamına
katkı sağlayacak ve bizi birbirimize düşürmeyi amaçlayanların hain
planlarını boşa çıkaracaktır.
Sırada bir mutabakat Anayasası var.
***
Bu aralar sosyal medyada bir paylaşım dolaşıyor.
CIA'nın MI6'nın en iyi en tehlikeli ajanlarının Türkiye’ye
geldiklerinden ve iç karışıklıklar çıkarmak üzere özellikle Alevi
ve Kürt vatandaşlarımızı kışkırtıcı eylemler planladıklarından söz
ediliyor.
Hiç yadırgamıyoruz. Yıllardır bu tür senaryoların sadece Amerikan
ve İngiliz istihbaratı tarafından değil, Türkiye’nin güçlenmesini
istemeyen birçok devletin gizli servisleri tarafından sık sık
sahneye konduğunu hep biliyoruz.
Kimi zaman terör planlarıyla, kimi zaman “Gezi” gibi toplumsal
gösteri senaryolarıyla…
Kimi misyoner görünümünde, kimi gazeteci kılığında, bazısı
akademisyen, arkeolog rolünde, bazen diplomat kisvesi altında…
Amerikan yetkililerinin “darbeden haberdar değildik” açıklamalarına
itibar edecek olursak, demek ki şimdiye kadar gözümüzde CIA’i fazla
büyütmüşüz.
CIA’nin “istihbarat zaafiyeti” dünyanın gözünde ABD’nin itibarını
sarsacak kadar önemlidir çünkü.
O yüzden tavsiyemiz, daha fazla itibar kaybına uğramamak için
inandırıcı olmasa da sırıtmayacak bir başka tevil üslubu
bulmaları.
Belki “istihbarat kuruluşumuz ilk kez bir darbe planında başarısız
oldu” diyemedikleri, böyle bir itirafın malum servisi daha büyük
bir itibar kaybına uğratacağından endişe ettikleri için haber
alamama zafiyetini kabullenmeyi bir yöntem olarak tercih etmek daha
fazla işlerine gelmiş olabilir.
Ama bir başarısızlığı kabullenememe hazımsızlığı içinde oldukları,
bir sukut-u hayal yaşadıkları, -açıkça itiraf edemeseler de-
belli.
Darbe girişiminin üzerinden iki haftadan fazla zaman geçmiş, hala
kendilerine gelebilmiş değiller.
Mızrak çuvala sığmayacak hale gelince nihayet akıl edebildiler de
bir türlü önceden öğrenmeyi başaramadıkları, öğrendiklerinde de
hangi safta duracaklarına karar vermede tereddüt yaşadıkları darbe
girişimini “güçlü bir şekilde” kınayabilmek için Genelkurmay
başkanları Org. Dunford’u Türkiye’ye gönderdiler.
Zahmeti ihtiyar edip geldikleri için zat-ı devletlerine medyunu
şükranız.
Ama dostlarımız bu şirinliğin altından yine hangi sürprizi şapkadan
çıkarmaya hazırlanıyor diye endişe etmeden de duramıyoruz.
Umar ve dileriz ki Genelkurmay Başkanı Org. Akar’ın “delil” olarak,
şahsını ortaya koyması karşısında ikna olmuştur.
Umar ve dileriz ki bombalanan Meclis’i gördükten sonra Türkiye için
demokrasinin lüks olmadığını anlamıştır.
Yine umar ve dileriz ki bu ziyaret, 14 Ağustos için yeni bir hamle
planlandığı yolundaki iddiaları haklı çıkaracak bir “keşif gezisi”
değildir.
Güven sarsıldı bir kez.
İyimser olamıyoruz; kusura bakmasınlar.
Şapkanın altında kaç tavşanın saklandığını bilemiyoruz.
Bol joker kartlarından hangisinin kullanılacağını da…
15 Temmuz’da darbe girişimini sütre gerisinden yönetenler, kimi
zaman PKK kartını kullanıyor, kimi zaman IŞİD kartını.
Darbe öncesinde terör havası yaymak için, iktidarı zayıflatmak, 12
Eylül öncesinde olduğu gibi halkta ‘yeter artık ne olacaksa olsun’
tarzında bir bıkkınlık havası oluşturmak için ikisini peş peşe
sürdükleri de oldu.
Şimdi yeniden PKK kartını çıkardıklarını görüyoruz.
15 Temmuz’da darbecilere destek veren telsiz konuşmaları deşifre
olan bölücü teröristlerin Bingöl’deki Türk bayrağı ile kamufle
edilmiş bombalı aracı patlatarak 7 güvenlik görevlimizi şehit
etmeleri amaçları için her yolu mubah gördüklerinin en somut
örneği.
Yine yanlarına kullanılmaya müsait terör yapılanmalarını da alarak
Karadeniz’e çıkma planları yapan bölüşü eşkıyanın Mesudiye’deki
kalleş saldırılarında 3 polisimizi şehit etmeleri, Türkiye üzerine
oynanan oyunların devam ettiğini gösteriyor.
Allah şehitlerimize rahmet etsin.
***
Darbe senaryosu tutmayınca bu kez iç savaş senaryosunu devreye
sokmak için uğraşacakları yolundaki bilgileri, duyumları, şüpheleri
lütfen önemseyin.
Demokrasi nöbetleri ile kendini gösteren milli birlik ve bütünlük
havasını bozmak için can havliyle uğraşacaklardır.
Devletine sadakat gösteren Türk kardeşlerimizi yeniden
kışkırtabilmek için tezgâhlar hazırlayacaklardır.
Alevi Sünni çatışmasını körükleyebilmek için geçmişteki Maraş
olayları gibi, Madımak faciası gibi Başbağlar katliamı gibi
senaryoları devreye sokmaya çalışacaklardır.
Tıpkı milli mücadelede olduğu gibi Atatürkçüsüyle, solcusuyla,
liberaliyle, milliyetçisi ile muhafazakârıyla darbeye karşı omuz
omuza veren geniş kitlenin bu kenetlenmişliğini kırmak için akla
sığmayacak delilikler yapacaklardır.
O yüzden bu tür tezgahlara karşı uyanık olmalıyız.
Bilinsin ki, birlik ve bütünlüğümüzü koruduğumuz sürece hangi
senaryoyu sahneye koymaya çalışırlarsa çalışsınlar amaçlarına
ulaşamayacaklar.
Dileriz, 7 Ağustos’taki Yenikapı Demokrasi ve Şehitler Mitingi,
demokrasi nöbetlerinin zirvesi olduğu kadar, birlik bütünlüğü
taçlandırma töreni de olur.