Okyanusun derin dehlizlerene tutunan balıklar kadar tutunamadık doğanın ritmine. Doğa her anlamda kendine kentleşmiş uygarlıkların yanında farklı bir yol tutsa da, biz köklerimizle büsbütün oluvermiştik artık. Doğal olana tutunamayan biz kentlilerde tüm insanları bu katmerleşmiş bataklığın içine çekmeye çalışıyor, altını uyduruk anlatılarla dolduruyorduk. Kozanın içine de başka kozalar inşaa etmiştik kısaca.
Okyanusun derin dehlizlerene tutunan balıklar kadar tutunamadık doğanın ritmine. Doğa her anlamda kendine kentleşmiş uygarlıkların yanında farklı bir yol tutsa da, biz köklerimizle büsbütün oluvermiştik artık. Doğal olana tutunamayan biz kentlilerde tüm insanları bu katmerleşmiş bataklığın içine çekmeye çalışıyor, altını uyduruk anlatılarla dolduruyorduk. Kozanın içine de başka kozalar inşaa etmiştik kısaca.
Balıklar, evrendeki ikonları okuyabildikleri sürece tabiata, aslında yaşama tutunabiliyorlar. Fakat biz insanlarsa; kültürün bize gösterdiğini kavrayabildiğimiz nizamda kentlere tutunabiliyoruz. Demem o ki; tutunamayan balıklarda bugünün resmi bireyselleşen insandır.
İnsan toplumla organik bağlantılar kuran ve bu örüntüyle yaşama gayreti gösteren bir varlıktır. Doğadan, aslında doğal olandan kopuşumuzla kentliler haline dönüştüğümüzü sanıyor olmamızın hezeyanlarını göremediğimiz bir çağdayız. İnorganik, plastik sebze ve meyve çeşitlerinden, yapay etlere kadar ne varsa dayatılıyordu bizlere! Kolay olanın yerine zor olanı seçmiştik artık. İnsan kalabalıklar içindeki yalnızdı bundan sonra…
Sosyal medyanın suni gündemlerinde, donuk ve anlam barındırmayan sırıtık fotoğraflarında yitirdik ruhumuzu/her şeyimizi. Artık insan tek başına!
-'Doğru olan da budur zaten' fikrinin ailelerin içine kadar sokulduğu zehrin sonuçlarını yaşıyoruz gün be gün. Dahası bu, bir tür metafor söylemlerinde özgürlük işlemesi ile naklediliyordu. Halbuki Bentham'ın hapishanesi,, Panoptikon'a atılmaktan başka bir şey değildi. Farkında değiliz ve mutluyuz bu durumdan. Denetleniyoruz, sevk ediliyoruz, düşüncelerimiz değiştirilebiliyordu artık. Bu durumun çiple falan bir ilgisi de yok. Fenomen toplumsalının çıkmaz sokağında kalmıştık artık. Ne verirlerse tamam diyecektik…
Pespaye bir paylaşım çağındayız. Hayatlarımız bilboard reklamlarında ki ruhsuz tabelalara benziyordu artık. Fakat çok mutluyduk! Öyle sanıyorduk. Elzem olanın yerine elem verici kaygıları koyuyorduk belki de yaşam heybemize. Fakat haberdar olamıyorduk bir türlü. Günlerce, aylarca ve yıllarca akıtıp durdular kara büyülerini. Birlik ve bütün olma ruhu, dayanışma ve dayanma direnci kırılmıştı artık.
Artık insan yalnız! Çünkü bireyselleşmeyi kabullenmiştik! Birey olmak başkaydı bireysel olmak başka. Birey olmak başkaydı bencil olmak başka.
Toplumsal sinir krizlerimizi bireyselleştirdik.. En yakınımızdan aldık hıncımızı. En yakınımıza yaptık hataları. En yakınımız bıraktı bizi yarı yolda. Çünkü insan bireyselleşmişti artık. Yapay ete alışmış olan insanlık, sanal gerçekliği de alışmıştı. Bünye yapay ete nasıl adapte olduysa, zihinler de sanal olanın gerçekliğine öylece kandılar. Yapay etin zararı nasıl zaman içinde izlerini gösterecekse, sanal gerçeklik ve fenomen dünyanın tahrip izlerini de göreceğiz.