BİR TRİLYON DOLAR
ABD’nin, nasıl terörist bir Devlet ve yapılanma içerisinde olduğuna dair, zaman zaman yazılar yazıyorum. Bu terörizm mantığından beslenen Devlet ! haliyle yaşamını da kaos, kargaşa üzerine bina etmiştir. Kendisinin çıkarlarına denk düşen istek ve taleplerinin karşılanmadığı zaman her türlü ahlaksızlığı piyasaya sürmekten bir adım bile çekinmeden devreye sokabilmektedir. Kimi zaman savaş gemilerini, kimi zaman Soros, kimi zaman Rockkefeller, kimi zaman Rothschild ve kimi zaman dev medya kuruluşlarını devreye sokarak her türlü tehdit ve şantaj ile haraç toplayarak kendi çıkarlarını canlı ve dinamik tutan terörist yapılanmanın bizatihi kendisidir.
Bu girizgâh sonrası gelelim başlığımızın açılım ve analizine.
Yaklaşık 2 aydır gündemden düşmeyen ve dolayısıyla hepinizin aşina olduğu Arap gazeteci Cemal kaşıkçı cinayetinin gizli köşelerine bir göz atalım istiyorum. Daha evvel de bir vesile ile beyan ettiğim ‘’ kara kutu ‘’ tabirim, Cemal kaşıkçı için biçilmiş bir kaftan mesabesindedir. Gerek Suudi Arabistan, gerek CİA ile olan bağlantıları dolayısıyla, bir kulun bilmesi gerektiğinden fazlasına sahip olduğu tahmini zor olan bir saptama değil. Bütün bu bilgiler ABD için bir gazetecinin bir insanın ölümü haklı bir gerekçe cinsindendir !
Öyle ya da böyle itlaf edileceği kesinleşen, kalemi kırılmış ve ölüm fermanı yazılmış Kaşıkçı’nın, ölümünü bile tahvile endeksleyen bir ABD var karşımızda.
Hatırlayacaksınız !
11 Eylül 2001 tarihinde ikiz kulelerin patlatılması tiyatrosunu izlemiştik. Sözüm ona bir takım ‘’İslamcı‘’ teröristler uçaklara militanlarını yerleştirmiş ! ikiz kuleleri ve Pentagon’u hedef almışlardı..!
‘’ Bu terörist eylem sonrası ‘’ Irak işgal edilmiş ve terörist Devlet milyonlarca insanın katledilmesinin başrolünü oynamıştı.
Haklıydı !
Zira bir terör olayı olmuş ve beş bin vatandaşını kaybetmiş ve daha da önemlisi ulusal güvenlik sorunu ile karşı karşıya kalmıştı..!
Bu tiyatroda figüran olmaya, efendilerine sadakat gösterisinde bulunmaya teşne olanlarda haliyle sahnede ki yerlerini almışlardı. Ancak, bu gönüllü köleliğin gündelik getirisinin sarhoşluğu, orta ve uzun vadede nasıl sorunlara yol açacağını görmelerine engel olmaktaydı. Bu olaylar yaşanmazdan evvel, Suudi Arabistan’ın ABD’den 650 milyar dolar alacağı vardı. Zaman zaman kısık bir ses tonuyla olsa bile talep edilen bu para, ABD merkez bankası için büyük bir çıbandı ve bir şekilde başı ezilmesi gereken bir sorundu.
Ne ABD ekonomisinin ödeyebileceği ne de ödemek isteyebileceği bir miktar değildi. Senaryo yazılmış ve gönüllü köleler eliyle sahneye konulmuş bu tiyatronun ‘’ başrolünde ‘’ oynayan Ladin ve aveneleri Arabistan vatandaşı idi..!
Suçlu bulunmuş ve fatura kesilmişti !
Eğer Arabistan bir kez daha mevcut paraya dair ağzını açacak olsaydı, bütün yönetim kademesi, Usame Bin Laden ve yapılanmasını organize etmek ve desteklemek suçundan kendisini Lahey adalet divanında bulacaklardı,
Çıbanın başı ezilmişti ve bu sorun bir daha gündeme gelemeyeceği şekilde sulh edilmişti..!
Bütün bu el konulan devasa miktar, terörizm ile beslenen yapıyı tatmin etmiş ve Arap yetkililer yakalarını kurtarmış mıydı !?
Sünneatullah budur ya, pislikler pislikler ile imtihan ediliyor ve pislikler pislikler ile karşı karşıya getiriliyordu.
ABD, Araplar ile yeni anlaşmalar yapmış, el koyduğu paralara rahmet okutacak bambaşka cezalar kesmişti. Yeni yetme bir genci Sarayın başına getirmiş, onun eli ile Devletin her kademesinde çok ciddi kıyımlar yaşanmıştı. Ya canlarını ya mallarını vereceklerdi. İçeri alınan yüzlerce iş adamı ve sarayın eski yetkilileri, ortalama yüzer milyar dolar diyet parası karşılığında, köle canlarına yaşam hakları satın almaktaydı.
Çok büyük bir yeküne tekabül eden bu miktar, bir gecede ABD’ye transfer edildi. Verilen bu ikinci bedel, Kral ve avenesini felaha çıkardı mı !?
Ne mümkün !
Zalim zalimle test ediliyor ve zalim zalime kırdırılıyordu...
Alınan bu ikinci haraç ve sonrası için yapılan planlar, bir başka ‘’ gerekçenin ‘’ daha olması gerektiğini zorunlu kılmaktaydı. İnsan, bir kere pisliğe bulanmaya / bulaşmaya görsün, sonra yakayı alabilmek ve kurtarabilmek artık imkânsızdır. Bu imkânsızlıklar içerisinde debelenen, her saferinde bir başka pisliğe figüran olan Arap yönetimi girdabın içerisinde her gün ölecekti.
Ve Kaşıkçı öldü/rüldü !
ABD, Prens Salman’ı rehin almıştı !
Suç çok büyüktü ! ortada bir ceset, cinayet vardı ve bu devasa suçun bedelini ödemesi gereken birileri de olmalıydı..!
Aba altından sopa gösterildi. Oyun oynanırken figüranlık yapanlar, olayın buralara kadar varabileceğini tahmin etmişler mi bilmem, ama gelinen noktada kıpırdayabilecek bir karışlık alanlarının dahi olmadığını bir kez daha tecrübe ettiler.
Bütün Orta Doğu, ABD’nin terörizmi ve Arap yönetimin katkısı sonucunda kan revan bir hale getirildi. Bu denli karanlık tablonun felaha ermesi, Arabistan halkı ve Orta Doğunun kendini kurtarması iki asır sonraya kaldı…