İnsanlar, insan olmanın temel vasıflarının dışına çıkarak zulme varan hak ve hukuktan yoksun uygulamalar içinde olabiliyor. Bu uygulamalar şahıslara olabileceği gibi topluluklara da olabilmektedir. Günümüzde bu tür uygulamalar sıradanlaştığı gibi bir takım insanlar tarafından da meşru görülebilmektedir. İşin en acı tarafı da burası olsa gerek!
İnsanlar, insan olmanın temel vasıflarının dışına çıkarak zulme varan hak ve hukuktan yoksun uygulamalar içinde olabiliyor. Bu uygulamalar şahıslara olabileceği gibi topluluklara da olabilmektedir. Günümüzde bu tür uygulamalar sıradanlaştığı gibi bir takım insanlar tarafından da meşru görülebilmektedir. İşin en acı tarafı da burası olsa gerek!
Hukuktan yoksun uygulamaların hiçbir haklı gerekçesi olamaz ve meşru görülemez; hele hele bir Müslüman hiçbir şekilde meşru göremez! Müslümanın haksız uygulamalar içinde bulunmasının vebali çok çok daha büyük olup Allah(cc) korusun imanına bile zarar verebilir. Bu durumun şakaya gelir bir tarafı yok!
Yüce Rabb'imiz Maide Suresi'nde; 'Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun; çünkü o, takvaya en yakındır. Allah'tan korkun! Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır' buyurarak adaletli olmayı kesin olarak emretmektedir.
Müslümanı küçük veya büyük günah işlemesi imandan çıkarmaz; ancak, zulme varacak adaletsizlik ve iftiralar içinde olması, günahlarda ısrar etmesi imansızlığa sürükleyebilir. Her Müslüman makamı, konumu ne olursa olsun adaletli olmak zorunda olmalı ve zulme varacak her türlü eylemden kaçınmalıdır.
Adalet ile ilgili daha birçok Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerif bulunmaktadır. İşte bunlardan birisi de hepimizin bildiği Cuma Hutbesinin sonunda İmam Efendinin okuduğu;
'Muhakkak Allah adaleti, iyiliği, yakınlara yardım yapmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve azgınlığı yasaklar.' (Nahl 16/90) Ayet-i Kerimesidir.
Yine Allah(cc) Nisa Suresi'nde 'Muhakkak, Allah size emanetleri ehlinize vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder,' buyurmaktadır.
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum bu Ayet-i Kerime'de çok hassas bir ayrıntı var. Yüce Rabb'imiz adaletle ilgili olarak 'Müslümanlar arasında' buyurmayıp 'insanlar arasında' buyurmaktadır. Her kim olursa olsun ayırt edilmeksizin herkese adaletle hükmedilmelidir. Adaletsizlik başlı başına bir zulümdür.
Efendimiz Hz. Muhammed(sav), 'Allah(cc) dünyada insanlara azap edenlere azap eder' buyurmaktadır.
Bırakınız bir kişi veya topluluğun sizin kabile, parti, cemaatten olmadığını dininizden olmasa bile kimsenin kimseye haksızlık yapma hakkı yoktur. Çünkü, Yüce Rabb'imiz kesin olarak yasaklamıştır. Haksızlık yapan bu dünyada yaptığı haksızlığın karşılığını görmese bile ki bir şekilde görür; öbür dünyada hak sahibi hakkını helal etmediği müddetçe mutlaka hesabını verecektir.
Özellikle devlet gücünü elinde bulunduran irade tutum ve davranışlarında kul hakkı yememeye azami derecede gayret etmesi gerektiği gibi emir ve talimatlarında amir konumunda bulunan kişilerin kul hakkı yemesine, adalet dışı davranmalarına da sebebiyet vermemelidir.
Yapılan her türlü haksızlıktan haksızlığı yapan kadar hatta daha fazla haksızlığa sebep olanlarda Allah(cc) katında sorumludurlar.
Karar verici konumda olan amirlerin objektif karar verebilme kriterlerini net olarak belirleyiniz ki subjektif davranma zorunluluğu içerisinde kalmasınlar. Ayrıca, aynı durumlarda birilerine diğerlerinden farklı olarak sadece kininizden dolayı yapılacak haksız bir uygulama katmerli zulümdür!
Yaptığımız tüm işleri makamımız ve malımıza zarar verecek olsa bile Allah(cc)'a hesap verebilirlik ölçüsü içerisinde yapmanın titizliği içinde olmalıyız. Hiçbir şey baki değil; er ya da geç hesap günü gelir, çatar. Hesaba çekilmeden kendimizi hesaba çekelim.
Haksız uygulamaların devlet tarafından yapılması toplumu oluşturan bireylerde 'adalet duygusunun' ortadan kalkmasına sebebiyet verebilir. Hakka, hukuka uygun olmayan uygulamalar toplumda mutsuz, umutsuz bireylerin çoğalmasına yol açabilir ki, bu durum devletin geleceğini de olumsuz etkileyebilir.
Şunu da özellikle belirteyim; 'adalet duygusu' kendini Müslüman hatta dindar olarak tanımlayan insanlarda ortadan kalkarsa bu çok daha büyük felaket olur. Çünkü, 'adalet duygusunun' yok olması kişide 'Allah Şuurunun' ortadan kalkmasının sonucunu doğurabilir.
Devletin koyduğu kurallar çerçevesinde herkese eşit muamele edilmeli: bir kişi veya topluluk sizin tarafınızda olsun veya olmasın farklı bir uygulamaya tabi tutulmamalıdır. Son yirmi beş yılda kimlerin kimlere neler yaptığını sonra da zulmedenlerin neye uğradığını yaşı müsait olanlarımız gördü.
Kaldı ki, kin ve nefretin sonunda en büyük zararı yine kin ve nefret sahipleri görür; kin ve nefret kişinin beynini kemiren kurt gibidir!
Nefsimize hoş gelen dünya malı ve makamlarının inanın hiçbir hükmü yok; her şey gelip geçiyor da yaptıklarımız iyi veya kötü geçmiyor bizimle birlikte gidiyor.
Hesap günü hesap vermek çok çok zor; hele hele ateşte yanmak mı Allah(cc) korusun!!!