Son zamanlarda sık sık belediye şirket işçilerinin isyanlarına denk geliyoruz. Bu neyin nesidir, işin aslı nedir diye sormamız gerek! Çünkü sosyal medyada ciddi bir serzeniş var, sesini duyurmak için canla başla çırpınan kardeşlerimiz var.

Değerli okurlarım,

Son zamanlarda sık sık belediye şirket işçilerinin isyanlarına denk geliyoruz. Bu neyin nesidir, işin aslı nedir diye sormamız gerek! Çünkü sosyal medyada ciddi bir serzeniş var, sesini duyurmak için canla başla çırpınan kardeşlerimiz var. Onları görmemezlikten, duymamazlıktan gelmek şahsen beni üzerdi. Duyarsız kalamazdım, kalmadım da bu isyana. Bu yazımı kaleme alırken bu mağdur kardeşlerimizin duyulmayan sesi olmak istedim.

Değerli okurlarım,

Nerede bir haksızlık varsa orada kapı gibi durmalıyız. Bu bizim hem vicdani hem de insanlık görevimizdir. Zira hepimiz birbirimize bağlıyız. Hepimiz birbirimize muhtacız. Nerede bir kanayan yara varsa bu yara bizimde yaramız olmalıdır. Hepimizin yarası olmalıdır. Birlikte bu kanayan yarayı sarmalı, hep birlikte iyileştirmek adına ne yapmak gerekiyorsa hiçbir çabadan kaçmamalı, üzerimize düşeni yapmalıyız. İnsan olmak bunu gerektirir, insanlık bu şekilde mutlu ve huzurlu olur. İşçi kardeşlerimle konuşmalarım ve araştırmalarım neticesinde sizlere konuyu özetlemeye çalışacağım, yapılması gerekenleri sizlerin ve yetkililerin vicdanlarına bırakacağım.

Kıymetli kardeşlerim,

Belediye Şirket İşçileri 2018 yılından önce taşeron firmalarda çalışırlarken, 2018 yılında 696 sayılı KHK kapsamında taşeron şirketler ile sözleşmeleri iptal edilmiş, Türkiye'deki tüm belediye çalışanlarına müjdeler verilmişti. Kadroya alındınız söylemleriyle işçiler umutlandırılmıştı. Fakat işçiler taşeron şirketlerden, belediyelerin kendi şirketlerine alınmışlardı. Bu kadro gibi lanse edilse de kesinlikle bir kadroya alınma değildi.

İşçiler belediye başkanının iki dudağı arasına sıkışmış hale getirildiler. Bir nevi patron şirkette çalışmaya başladılar. Gerçek yakın bir zamanda gün yüzüne çıktı ve herkes tarafından anlaşıldı. SMS ile işten çıkarmalar başladı. Yanlış duymadınız evet, sorgusuz sualsiz cep telefonlarına gönderilen bir kısa mesajla çoğu işçi kardeşimizin işlerine son verildi. Muhasebe servisine uğrayarak ilişiğini kesmeleri istendi. O zaman görüldü ki kadro sadece lafı edilen, uygulamada olmayan bir sözden ibaretti. Mesele patron şirkette çalışmak da değildi, kadroyla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir sisteme kadroya alınmışlar gibi dahil edilmekti. Aldandılar.

Üstelik bu kardeşlerimiz taşeron şirketlerde asgari ücretin iki katına yakın maaşa çalışırlarken, sosyal haklarınız (Bayram İkramiyeleri, erzak desteği, izinler vs.) verilecek bahanesiyle de maaşları asgari ücret seviyelerine düşürülmüştü. Şu an da bırakın rahat yaşamayı, geçinemiyorlar. Aldandılar.

Bir başka durum da sendikal haklarınız var artık denilerek işçileri, iktidar belediyelerinde HAK-iŞ, muhalefet belediyelerinde DİSK'e yönlendirildiler. İlk defa sendikayla tanışan işçiler sendikaların kendilerinden yana olacağını sanmışlardı. Oysa bir aldanma da burada yaşadılar. Belediyeler işten çıkaracakları işçileri önce sendikalara bildirerek üyeliklerini düşürüyor bir hafta sonra da bir SMS'le işten çıkarıyorlardı. Haliyle hakkını aramaya çalışan işçi sendikanın kapısını çalıyor, aldığı cevapla şok yaşıyordu. Sendikadan verilen cevap siz bizim sendikamıza üye değilsiniz ki. Geçen hafta istifa etmişsiniz sizin için yapabileceğimiz herhangi bir şey yok deyip geri çeviriyorlardı. Haliyle buradan da bir darbe yemiş oluyorlardı.

Anlayacağımız, belediyeler işçilerine burada istedikleri gibi mobing uygulayabiliyorlardı. 'Maaşını beğenmiyorsan çalışacak adam çok istifa edebilirsin, sırada senin yerinde olmak isteyen yüzlerce bekleyen var, adam kayırmalar, yer ve görev değişiklikleri, keyfi maaş uygulamaları, hakkını arayanı pişman etmeye çalışmalar' gibi hem psikolojik hem de fiziksel birçok mobing yollarını deniyorlardı.

Şöyle bir ibretlik örnek de düştü önüme çok üzücü elbette, Samsun'da sebepsizce işten çıkarılan bir belediye şirket işçisi bunalıma girmiş, aile düzeni bozulmuş, ne yazık ki kendini asarak intihar etmiş. Bu somut bir örnek, daha nicelerini görmemiz mümkün, buraya sığdıramayız. Ayrıca intihar etme düşüncesinde olup da hem sosyal mecralar olsun hem gerçek yaşam olsun birbirine kenetlenmiş olan işçiler tarafından intihar etme düşüncesinden vazgeçirilmiş yüzlerce kardeşimiz de varmış. Allah muhafaza etsin, bu işin vebali ne kadar da büyük değil mi?

PEKİ BU KARDEŞLERİMİZ NE İSTİYOR?

En öncelikli ve haklı istekleri verilen kadro sözlerinin yerine getirilmesini talep ediyorlar. Belediye şirket işçisi değil belediyenin bir çalışanı olmak istiyorlar. 4 d kadrosu…

Maaşlarının insanca yaşam standartlarına çekilmesini talep ediyorlar. Günlük hayat ortada, zamlar ortada, enflasyon ortada, yoksulluk sınırı ortada. Belediye işçilerinin aldığı maaş da ortada ve tüm rakamların çok çok altında. Kamu işçisi ile belediye şirket işçilerinin maaş farkı 2.5 katına ulaşmış durumda. Kamuda en düşük ücreti belediye şirket işçileri alıyor. Eşit işe eşit ücret istemeleri en doğal hakları diye düşünüyorum. Belediyede ki bir temizlik görevlisinin maaşı 12.000 TL iken bakanlıkta çalışan temizlik görevlisinin maaşı 22.000 TL! Bu haksızlık ve adaletsizlik giderilmelidir. En ağır işleri yapan bu belediye işçilerinin maaşlarını asgari ücrete sabitlemek hem haksızlık hem de adaletsizliktir. Hele hele İstanbul gibi büyük şehirlerde en düşük kira bedelinin 10.000 TL olduğu kabul edilirse bu isyanın yerinde olduğunu söyleyebiliriz.

Belediye şirket işçilerinin kendilerine uygulanan mobbinglerden kurtulabilmesinin yolu devletin işçisi olmalarından geçmektedir. Bu da haklı bir taleptir, keyfi baskılar ve uygulamalar yüzünden yüzlerce insanın canı yanmakta hatta aile düzenleri bozulmaktadır.

Bir başka talepleriyse sendikal özgürlüktür. Kimse hakkını savunamayan bir sendikaya mecbur bırakılmamalıdır. Hem bu sendikalara işçilerin aylıklarından 500 TL civarında aidat ücreti kesilmektedir. Bu işçilerin sitemleri şudur ki biz 1 kuruşluk katkılarını görmediğimiz sendikalara biz para ödemek istemiyoruz.

Belediye şirket çalışanları 'Cumhurbaşkanımızdan ve yetkililerden, kamu çerçeve protokolüne belediye şirket işçilerini dahil edecek kararname ya da kanuni düzenleme yapılmasını acil bekliyoruz.' Talebinde bulunuyor ve böyle bir düzenlemeyle 600 bin işçinin rahat bir nefes alacağını düşünüyorlar.

Kısacası;

Bu kardeşlerimiz insan doğdukları dünyada insan gibi yaşamak, insan gibi muamele görmek istiyorlar. Çok mu zor?

Yazımı nihayete erdirirken düşünmemiz adına şunları da yetkililere sormak isterim!

  1. Belediye şirket işçileri kamu işi yaptığı halde kamu işçisi neden sayılmıyor ve kamu işçisinin faydalandığı hiçbir haktan neden faydalanamıyorlar?
  2. Sahi, çok mu şey istiyorlar sizce, bu talepleri yerine getirmek çok mu zor?
  3. Şu zor zamanlarda bir ay asgari ücretin altında yaşamayı denediniz mi?

Zaten temiz bir vicdanla verilen cevaplar bizi hakikate ulaştıracaktır.

İletişim için;

İnstagram Hesabım: @serkanakkusofficial

Twiter Hesabım: @serkanakkusvip

Mail: akkus.serkann@gmail.com

Sevgi ve muhabbetle,