Ahmet Davutoğlu, daha yıllar evvelinde üniversite muhitlerinde
"Prof. Dr." unvanından ziyade "Hoca" taltifiyle kabul görmüş bir
değerdir. Biz, O'nu bu sütunda AK Parti genel başkanlığına teklif
ederken "uzun aradan sonra eli kalem tutan bir devlet adamımız
olacak" demiş ve şuna dikkat çekmiştik: "İrticalen konuşurken bile
fikir inşa etme kabiliyeti olan bir insandır!" Bu ve benzeri
hükümlerimizin ortak paydası olarak da "bilge adam" demiştik. Son
cümlemiz adına bestelenen marşa da mısra oldu.
...ayrıca:
Biz, Hoca'yı naifliği ve zarafetiyle merhum şehîd başvekil Adnan
Menderes'e benzetmekteyiz. Efendilik, naiflik ve vicdan sahibi
olmak her ikisinin de müşterek benzerliğidir. Bu müsbet
benzerliklerin yanında ne yazık ki menfi benzerlikler de var. Adnan
Menderes ailesi, Ethem ismindeki gencin elinden tutmuş,
yetiştirmiş, O'na soyadlarını vermiş, kabinede Bakan da
yapmışlardı. Adnan Bey, asaletinin gereğini yapmıştı. Ethem
"Menderes" de cibilliyetinin gereğini yaptı. Yassıada mahkemesinde
velinimetinin aleyhine konuşma nankörlüğü gösterdi. Başvekil
Menderes, o güzel adam güzel niyetler, büyük projeler peşindeyken
maalesef yakın çevresini seçmekte hataya düşebiliyordu..
Bu hatayı Hoca'da da görüyoruz.
Biz, 40 yıldır bu ülkeyi yöneten insanlarla beraberiz. Hiç birine
ulaşmada zorluk yaşamamıştık. Nitekim Recep Tayyip Erdoğan,
başbakan olduğunda kendisine kardeşâne hislerle "ulaşılmayan adam
olma!" tavsiyesinde bulunduk. Bugün kimse sn Erdoğan'a
ulaşamadığını iddia edemez. Hoca, başbakan olunca bir gönüldaş
olarak kendisini tebrik etmek istedik. Fakat Basın müşavirini ve
özel kalemlerini geçemedik. Basın müşavirinin vazifesi bizimle
başbakan arasında köprü olmak iken telefonlarımıza sağır oldu en
sonunda da mesajla "seni arayacağım" dediği hâlde sözünde durmadı.
Seçim neticesinde iyi kurulamamış bu yakın çevrenin de etkisi
olduğu kanaatindeyiz.
Şuraya neden bir Hoca portresi çıkarttık?
Buna ihtiyaç vardı. Ruh hâli ve seciye vasfı anlaşılmadan demek
istediğimiz anlaşılamayabilir. Bize üstelik de AK Parti'nin çok
şöhretli isimleri soruyorlar:
-Başbakan koalisyon için rol mü yapıyor, yoksa hakikaten istiyor
mu?
Bize göre Hoca ile tiyatroculuk yan yana gelemez...
Samimi olduğu zannındayız. Ama; koalisyonun kurulacağını tahmin
etmiyoruz. Kurulabilse bile 6 aydan öteye varamayacağı
görüşündeyiz. Buna rağmen kendisi de Konyalı olan Hoca, hemşehrisi
Hoca'nın verdiği dersten hareketle "ya tutarsa?" kabilinden göle
yoğurt mayalamaya çalışmakta. Bunu yaparken de yine Türkiye
kazandı. Çünkü bu istişkâfi görüşmelerde serdettiği dil, üslup ve
ifade edilen fikirler, son derecede berrak, samimi ve kuşatıcıydı.
Ötekileştirmeden mes'uliyeti birlikte omuzlamaya davetti. Bu barış
dili ve yapıcı tavır, neredeyse hükümet kurmak kadar
değerlidir.
Hoca, daha bu koalisyon arayışları esnasında barış sürecini kalıcı
kılmak adına terörü reddeden bir ortak beyanname neşri için diğer 3
partiye çağrı yapmıştı. O çağrıyı dün Urfa Suruç'ta bir kere daha
tekrarladı. Şunları diyor:
-Terör, kimden gelirse gelsin, maksadı her ne olursa olsun; gelin
altında dört parti genel başkanının imzası olan ortak bir beyanname
neşredelim. Terörü kat'i bir dille reddedelim, onu
lanetleyelim!.
Şüphesiz ki böyle bir metin, birleştirici olur, Türkiye dostlarını
sevindirir, düşmanlarını da düşündürür.
CHP buna karşı çıkmadı. MHP "bizim teröre karşı olduğumuzu isbata
ihtiyacımız yok!" diyerek dâveti geri çevirdi. HDP meclise 80
vekille giren başkası, kendisi ise meclis dışı marjinal bir
partiymiş gibi eski alışkanlığıyla Suruç öncesinden başlayarak
sertlik yanlısı bir dili gün gün keskinleştirdi. Nihayetinde bölge
halkını silahlanarak kendini koruma çağrısını yapma çılgınlığını
gösterdi.
Hoca, bunlara rağmen ümidini yitirmiş değil. Suruç’ta bir kere daha
aklı selime hitap etti:
-Teröre karşı birleşeceğimiz bu müşterek beyanname çağrısını
gerekirse her gün yapacağım! dedi.
Hoca samimidir. Suruç sabotajı üzerine kameralar karşısına ilk
çıktığı ândaki yüz ifadesine dikkat edilmiş olmalı. Narkoz
yapılmadan bir uzvu ameliyat edilen insan gibi derin bir ızdırap
içindeydi.
Diğer iki partinin de bu çağrıya kulak vermesini bekleriz.
Bu çağrı, günümüzün ve yarınlarımızın menfaatinedir.