Öğrencilik/talebelik yıllarımda üniversitede unutamadığım hatıralarım var. “Başarı” kelimesi erken cumhuriyet döneminde “muvaffakiyet” kelimesinin yerine ikame edilmek üzere uydurulmuş kelimeydi.
Öğrencilik/talebelik yıllarımda üniversitede unutamadığım hatıralarım var.
Bunlardan biri İş idaresi/yönetim hocasının sözleriydi.
Şöyle diyordu: 'Başarının yüzde 50'si teknik bilgi yüzde 50'si sosyal iletişim'.
Acaba 'başarı' neydi?
'Başarı' ile 'muvaffakiyet' aynı mıydı?
'Başarı' kelimesi erken cumhuriyet döneminde 'muvaffakiyet' kelimesinin yerine ikame edilmek üzere uydurulmuş kelimeydi.
'Başarı' kelimesi 'muvaffakiyet' kelimesinin taşıdığı manayı kucaklayabilir miydi?
Hiç sanmıyorum.
'Başarı' kelimesini oto yedek parça sektöründeki elfaz/kavramlarla ifade edeyim:
Yan sanayiidir.
'Başarı' kelimesi yan sanayiidir.
Orijinal olan 'muvaffakiyet' kelimesidir.
Kısaca izah edeyim:
'Başarı', kişinin sadece kendisinin sonuca ulaşması veya yaptığı işi tekemmül ettirmesi/tamamlamasıdır. Yani 'başarıda' başkasına tenezzül yoktur. Güven patlaması vardır. Gurur vardır.
'Muvaffakiyet' ise kişinin Allah'ın yardımıyla sonuca ulaşması veya yaptığı işi tekemmül ettirmesidir. Yani tevazu vardır ve tesanüt/yardımlaşma vardır. Güven patlaması değil itidalli ve dengeli bir itimad-ı nefs vardır. Gurur değil vakar vardır.
Şimdi gelelim fakültedeki yönetim hocasının sözüne.
Gerçekten hocanın dediği gibi, muvaffakiyetin tamamı teknik bilgiden ibaret değildir ama oranlar/nispetler yüzde 50 olmayabilir.
Sadece bilgi muvaffakiyet için kafi değildir ve olamaz.
Bilginin intikali ve yayılması en az bilginin temini kadar mühimdir buna İslam medeniyetinde bir yönüyle 'tebliğ' şeklinde isimlendirmek mümkündür.
İslam medeniyeti mensuplarını her halükarda mesuliyet/sorumluluk şırıngasına tabi tutar.
Zekat, yüzde 2,5 nispetindedir.
Her zengin Müslüman bu oranda zekatını vererek kazancını tezkiye etmek/ temizlemek mecburiyetindedir. Aksi takdirde sofrası şüpheli olur ve kazancına besmele nasıl çekecek?
Mali kazançta zekat minimum/asgari olarak böyledir. Verilecek doğru mercileri bulmak kaydıyla yüzde 5 veya daha fazlasının verilmesi sosyal bünyemizi güçlendirir.
Mensubu olduğumuz İslam medeniyeti bizleri her sahada ve her halükarda sorumluluk şırıngasına tabi tutar demiştik ya.
İlmin veya sahip olunan bilginin de zekatı vardır.
Arkasında namaz kıldığım ve sohbetlerinden feyz aldığım hocalarımdan öğrendiğime göre ilmin zekatı yüzde yüzdür.
Yani bildiklerimizin tamamını aktarmak ile mükellefiz/yükümlüyüz.
Biz de böyle yapmaya çalışıyoruz.
Gayret bizden 'tevfik' Allah (CC)'tandır.
'Tevfik' ile 'muvaffakiyet' kelimeleri kardeştir. Aynı kökten gelirler.