Baş kaldırma cezası…
Muhterem okurlarım, Türkiye’nin bütün siyasî sıkıntıları sağlam bir hukuk sisteminin bulunmayışından kaynaklanıyor..
Darbeler on yılda bir tekrar etti, şekil değiştirip post modern oldular, 15 Temmuz Darbe giriişimi oldu, halk tarafından bastırıldılar ama bir türlü askerî vesayet bitmedi... Bugün bitmiş görünüyor ama, hálâ yeni bir darbe yapılamayacağının bir garantisi yok!..
Zira hukuk sistemimizde esaslı, kökten bir değişim gerçekleştirilemedi... Buna cesaret edilemedi... Darbecilere de hak ettikleri ceza verilemedi...
* * *
Bir grubun, kendi kanaat ve ictihadına göre, “yanlış yolda” diyerek devlet başkanına isyanı veya ayrı bir devlet kurmak istemesine “BAĞY”, bunu yapanlara da “baği” denilir.
Cuma hutbelerinden hatırladınız değil mi? Hocaefendilerin hutbe sonunda mutad okudukları Nahl Sûresi, 90’ıncı âyette geçer.
“...anil fahşâi vel munkeri vel bağy…” Meâlen şöyledir:
“Şübhesiz ki Allah adaleti, iyiliği, (hususiyle) akrabaya (muhtâc oldukları şeyleri) vermeyi emreder. Taşkın kötülük(ler)den, münkerden, zulm ve tecebbürden (hukuka tecavüz, isyan, yol kesmek, zorbalık, darbe yapmak gibi amme suçlarından) nehyeder. Size (bu suretle) öğüd verir ki iyice dinleyib ve anlayıb tutasınız.”
Gel gör ki, BAĞY kelimesini “darbe ile bağlantılı” şimdiye kadar hiçbir hoca, hattâ Diyanet İşleri Başkanı dahi kullanmadı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bile hutbelerde bu anlamda hiç zikredilmedi...
* * *
İsyan suçu niteliği itibariyle irtidad ve yol kesme suçlarından ayrılır. İsyancıların amacı adi suç işleme olmayıp, tamamen siyasidir.
İsyancılardan, bir yere toplanıp grup oluşturmayanlarına, devlete baş kaldırmayanlarına dokunulmaz. Bozuk inançların haksız propagandasını yaparlarsa önce uyarılır, sonra ta'zir edilir.
Devlete isyan edenler, önce uyarılır sonra savaşılır. Bu savaşta, kaçan kovalanmaz, yaralı ve esirler öldürülmez, malları zapt, çocukları esir edilmez. Zaruret bulunmadıkça, evleri, paraları, ürünleri tahrip edilmez. Zira amaç, yok etmek değil, yola getirmektir.
* * *
“(.......) isyan bastırıldıktan sonra ölüm cezası verilemeyeceği, uygun bir ta'zir (suça ve şahsa göre değişen tenbîh, ihtâr, tekdîr ve dövmek gibi) cezâlar verileceği hususunda Ebu Hanife dışındaki hukukçular görüş birliği içindedirler. (M. Akman, Önceki Hukukumuzda İsyan Suçu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt:9, Sayı:l-3, İstanbul 1995, s.217; Ahmet AKGÜNDÜZ. Mukayeseli İslâm ve Osmanlı Hukuku Külliyatı, Diyarbakır 1986, s.823.)
Sürgün (tard) cezası da bir nevi ta’zirdir. Cennetmekân Sultan II. Abdülhamid Han birçok isyancıya idam yerine bu cezayı tatbik etti..
Bugün de bazı hain fareler için “vatandaşıktan tard” düşünülebilir.. Baksanıza nasıl da hergün halkı devlete isyana tahrik ediyorlar...
#HARBİDEN: Devlete isyan cezasız kalırsa çapulcular kendini devlet ilân eder. Ecdad ne demişti? Ya devlet başa, ya kuzgun leşe.. Neyse, 24 Ağustos’tan sonra bu konuları yeniden düşünelim bence... 01.06.2018