Bas-it...
Seri sonu yalanı, yarınki tartışmaya moderatörlük yapacak İsmail
Küçükkaya tarafından yalanlanınca Bay Ekrem’in lafına Binali
Yıldırım’ın cevabı da; aynı yollu, “Bunun adı (bas)itliktir”
şeklinde oldu...
Hüseyin Gülerce, bu cevaptan yola çıkarak “basitlik” kelimesini iki
parçaya ayırmış Ekrem Beyle dalga geçmiş haklı olarak.
Bendeniz de bu “Kenar ilçe çocuğu” hakkında pek mâsum şeyler
düşünmüyorum..
İstanbul gibi bir büyükşehire belediye başkanı olma mücadelesini de
Ak Parti kurucu ricálinin mazide yaşadıklarına benzetemiyor, bunu
bir “denklik mücadelesi” kulvarına kesinlikle yerleştiremiyorum..
Hattâ argo tâbirle biraz kel alâka buluyorum...
Bir kere Ekrem İmamoğlu olayında MÜCADELE yok!.. Daha önceki kenar
ilçe belediye başkanlığına da parti atamasıyla gelmiş. İstanbul
belediye başkan adaylığına ise, malûm; Kılıçdaroğlu tercihi ile
atanmıştı..
Diyeceksiniz ki, Binali Bey de atanarak aday yapıldı.. Kabul...
Lâkin 1994 yılında sayın Erdoğan neredeyse bütün bir Türkiye’nin
tercihi ile (dikkat oy yüzdesi ile demiyorum) İstanbul’a başkan
olmuştu...
O hâlde at iziyle it izini karıştırmamak, hakikaten âdil olmak
gerekir. Birilerine olan hıncımız bizi adaletten dalâlete
sürüklememeli...
Bendeniz emekli bir askerim ve vicdanım tüfek namlusu gibidir..
Göz, gez ve arpacık düz çizgisinden bakarak hedefe
odaklanırım..
Evet, belki Ekrem Müdafa beyle böyle bir başkanlık yarışına girmek,
Binali Bey için bir “Tenezzül” sayılabilir. Bu yüzden bendeniz de
bu tercihin “İnme, alçalma” askerî tâbirle tenzil-i rütbe olduğuna
inananlardanım.
Yanlış adayla çıktı Ak Parti... “İstanbul çok önemli, o hâlde büyük
bir isimle çıkıp kesin kazanalım” anlayışı sakattı... Netekim bu
zihniyet Ak Parti seçmeninin seçim çalışmalarında tembelliğine yol
açtı...
Koskoca TBMM başkanlığı yapmış Binali Bey, bir kenar ilçe çocuğuna
yenilecek değildi ya... Amma ve lâkin, hile ve oy hırsızlıkları
mahfuz kalmak şartıyla Binali bey yenildi. Mağrur olmanın bedeli
diyelim...
Yarın akşam muhterem Binali Yıldırım ve sayın Ekrem İmamoğlu bir tv
kanalında kozlarını paylaşacaklar.. Bendeniz Binali Bey’in yerinde
olsam, bu tartışmayı da kabul etmezdim. Kim ne derse desin...
Bir kere muhatabı yek güne üç yalan sığdırabilen birisi...
Yalanları ortaya döküldüğünde de yüzü kızarmıyor... Tam bir siyaset
mübtezeli...
Böyle bir insanla medenî ölçüler içinde konuşamazsınız.. Buraya
yazıyorum, tatsız bir tartışma olacak ve Binali Bey puan
kaybedecek! Zira onca yalana anında cevap yetiştirmek en usta
politikacıyı bile aşar!..
Ordu valisine hakarete gelince. Devlet umuru diye bir
vardır.. Devlet işleri millet adına yapıldığı için devlet adamları
ve memurlara saygı duyulur. Ve atanmış olsalar da onlar (tüm
demokrasilerde) seçilmişlerin seçtikleridir... Monarşilerde de
durum farklı değil... Kralı meşru kabul edip itaat edenler
atadığına da saygı duymak zorunda...
Atanmış haddini aşanlardan ise hakkında işlem yapılması için
harekete geçilir: Demokrasilerde seçilmişlere şikayet edilir,
krallıklarda isyan sebebi olur..
Devletin valisine “it” demenin neresi savulunabilir?. Üstelik
“demedim” de diyemiyor. Ekrem Bey resmen kıvırıyor, “20 yerde
konuştum, sesim kısılmıştı, kelimelerin yarısı ağzımdan çıkmıyordu.
Ben valinin basitliğini söyledim” diyor...
Yani?? Ordu valisine “bu vali bir basit” mi demiş... Ne tuhaf bir
cümle?? Bu durumda, “basitlik” sözünü iki parçada telafuz edenler
haklı bir tepki vermiş olmuyorlar mı?..
“Haksızlık karşısında susan dilsiz Şeytan” olmamak için bu
satırları karaladım.. İnşá’allah hakkımızda suî zanda bulunulmaz.
15.06.2019