EKONOMİ

Bakan Şimşek: 2025 yılına ilişkin görünüm olumlu

Bakan Şimşek, "Bütçe açığını kontrol altına almasaydık, kur korumalıdan çıkış sağlanmasaydı, cari açık üzerinden sağlanan alanla kurda istikrar sağlanmasaydı ne tür bir enflasyonla karşı karşıya olurduk, ayrı bir konu ama 2025 yılına ilişkin görünüm olumlu" açıklamasında bulundu.

Abone Ol

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, İstanbul'da Para Dergisi tarafından düzenlenen Para Sohbetleri'ndeki konusmasında Türkiye ekonomisinin mevcut durumu ve geleceğine dair önemli açıklamalarda bulundu. Orta Vadeli Program’ın (OVP) ekonomiye sağladığı katkılardan bahseden Şimşek, programın en önemli hedefinin "sürdürülebilir yüksek büyüme ve gelirin daha adil bir şekilde dağılımı" olduğunu belirtti.

Konuşmasında, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu ekonomik zorlukları ve alınan önlemleri detaylı bir şekilde ele alan Bakan Şimşek, OVP'nin uygulanmadığı bir senaryoda çok daha büyük risklerle karşılaşılabileceğini vurguladı.

"BU PROGRAM OLMASAYDI ENFLASYON NE OLURDU?"

Şimşek, programın temel hedeflerinden birinin dezenflasyon olduğunu belirterek, “Bütçe açığını kontrol altına almasaydık, kur korumalı mevduattan çıkışı sağlayamasaydık ve cari açık üzerinden sağlanan istikrarı tesis etmeseydik, bugün çok daha yüksek bir enflasyon oranıyla karşı karşıya kalabilirdik. Bu soruyu kimse sormuyor, ancak cevabı oldukça önemli.” dedi.

Para politikasının etkisinin zaman aldığını belirten Şimşek, OVP'nin etkilerinin orta vadede daha belirgin bir şekilde görüleceğini söyledi. "Para politikasını etkin bir noktaya getirmek zaman alıyor ama etkisi uzun vadeli ve güçlü oluyor. Şu an o noktaya geliyoruz." ifadelerini kullandı.

Deprem felaketinin bütçe üzerindeki etkisini vurgulayan Şimşek, "İki yıllık dönemde depremin bütçeye toplam maliyeti bugünkü fiyatlarla 2,6 trilyon lira, yani yaklaşık 75 milyar dolar oldu. Dünyanın en güçlü ekonomileri dahi böyle bir yükün altından kolayca kalkamazdı. Ancak biz bu süreci bütçe disiplinini koruyarak yönettik ve yönetmeye devam ediyoruz." dedi.

2025 yılı itibarıyla bütçe açığını %3 seviyesine düşürmeyi hedeflediklerini belirten Şimşek, bu hedefin dezenflasyon sürecine güçlü bir katkı sağlayacağını ifade etti.

"2025'TE ENFLASYONLA MÜCADELE ÖNCELİKLİ HEDEFİMİZ"

Enflasyonla mücadelede arz yönlü politikalara da ağırlık verildiğini belirten Şimşek, "Yüksek enflasyonun vatandaşlarımız üzerindeki etkisinin farkındayız. Ancak dezenflasyon süreci başladı ve bu süreç devam edecek. 2023’te enflasyonu %44-45 aralığında tamamlamayı bekliyoruz. Bu, yıl sonuna göre 20 puan, mayıs ayındaki zirveye göre ise neredeyse 30 puanlık bir düşüş anlamına geliyor." dedi.

Enflasyonun kalıcı bir şekilde düşürülmesinin, vatandaşların finansmana erişimini kolaylaştıracağını ve ekonomide daha sürdürülebilir bir büyüme sağlayacağını ifade etti.

KONUT, ENERJİ VE GIDA POLİTİKALARI

Şimşek, arz yönlü politikaların ekonominin yeniden yapılandırılmasında kritik bir rol oynadığını belirtti. Konut, gıda ve enerji sektörlerinde alınan önlemlerden bahseden Şimşek, kentsel dönüşüm ve sosyal konut projelerine büyük önem verdiklerini söyledi.

Deprem bölgesindeki yeniden yapılanma sürecine de değinen Şimşek, "Bu yıl sonuna kadar 200 bin konut, gelecek yıl ise 250 bin konut teslim etmeyi planlıyoruz. Toplamda 450 bin konut üreterek hem depremzedelerin barınma ihtiyacını karşılayacak hem de dezenflasyon sürecine katkıda bulunacağız." dedi.

Enerji sektörüne yapılan yatırımların Türkiye'yi enerji bağımsızlığına bir adım daha yaklaştırdığını belirten Şimşek, "Doğal gaz ve petrol üretimini artırıyoruz. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelerek enerji arzını güçlendireceğiz. Bu, hem enerji maliyetlerini düşürecek hem de ekonomimizi daha dayanıklı hale getirecek." dedi.

Gıda arzını artırmaya yönelik yatırımlara da değinen Şimşek, sulama projeleri, tarımsal lojistik yatırımları ve organize tarım bölgeleriyle tarım sektörünü desteklediklerini belirtti.

Şimşek, savunma sanayisinin Türkiye için stratejik bir öneme sahip olduğunu belirterek, "Küresel savunma harcamaları hızla artıyor. Türkiye, savunma sanayisinde artan ihracatıyla bu alandaki büyümeden daha fazla pay alacak." dedi.

Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Şu anda önümüzde muazzam bir fırsat var çünkü küresel savunma harcamaları dramatik şekilde artıyor, bu artışlardan Türkiye giderek daha fazla pay alacak. Türkiye önümüzdeki yıllarda bu artan savunma sanayi harcamalarında ihracatla daha fazla pay alacak. Yeşil dönüşüm bizim için bir moda değil zaruret, o nedenle yeşil dönüşüm hızlandırdık, hızlandıracağız. İnşaat sektöründe Türkiye küresel bir oyuncu. Önümüzdeki dönemde inşaat sektörü hiç kaygılanmasın, gerek Türkiye’de gerek dünyada muazzam fırsatlar çıkacak. Bir sürü ülkenin yeniden inşası gerekiyor. Türkiye’de doğal afetlere dayanıklı şehirlerin inşası için ciddi bir dönüşüm gerekiyor ve en önemli kısıt şu anda finansman değil mi? OVP'nin amacı işte bu kısıtı kalıcı şekilde ortadan kaldırmak. Kimseye fatura ödetmeden kalıcı şekilde bu sektörü canlandırmanın yolu enflasyonu düşürmekten geçiyor. Enflasyonla düşüşle birlikte, ipotekli, kredili konut piyasasında daha şimdiden başladı, bir de gelecek seneyi bir düşünün, gelecek senenin sonunu bir düşün. Dolayısıyla en zorlu dönem geride kaldı."

İNŞAAT SEKTÖRÜNE FIRSATLAR

Türkiye’nin inşaat sektöründe küresel bir oyuncu olduğuna dikkat çeken Şimşek, "Önümüzdeki dönemde hem yurt içinde hem de uluslararası alanda inşaat sektörüne muazzam fırsatlar çıkacak. Türkiye’de doğal afetlere dayanıklı şehirler inşa etmek için ciddi bir dönüşüm gerekiyor." dedi.

İstihdam alanında son bir yılda 1 milyon kişiye iş imkânı sağlandığını belirten Şimşek, "Reel ekonomi güçlü ve dayanıklı. OVP kapsamında yaptığımız reformlarla bu direnci daha da artırmayı hedefliyoruz." dedi.

İhracat teşviklerinin devam edeceğini belirten Şimşek, sanayi ve teknoloji alanlarında Türkiye'nin katma değerli üretime geçiş sürecini desteklemek için önemli adımlar attıklarını ifade etti.

"ZORLU DÖNEM GERİDE KALDI"

Konuşmasının sonunda, Türkiye ekonomisi için güçlü bir gelecek öngörüsünde bulunan Şimşek, "Uzun vadeli küresel sıkıntılar var ama Türkiye'nin o sıkıntılar bağlamında büyük avantajları var. Evet bir program uyguluyoruz bu programın kısa vadeli yan etkileri var fakat bunlar geçicidir, zorlu dönemin önemli bir kısmı geride kaldı ve inanıyoruz ki önümüzdeki dönemde gerekiyorsa gerek küresel gerek Türkiye’nin şartları iş yapmaya, üretmeye, ihracat yapmaya çok daha elverişli olacak. Çok daha güçlü şekilde desteklemeye devam edeceğiz, arz yönlü politikaları, yapısal dönüşümü önceliklendireceğiz." dedi.