21 Ocak 2025'te Bolu'nun Kartalkaya Kayak Merkezi'nde bulunan Grand Kartal Otel'de çıkan yangın, Türkiye'yi derinden sarstı. 78 kişinin hayatını kaybettiği, 51 kişinin ise yaralandığı bu trajik olayın ardından hukuki ve cezai sorumluluklarla ilgili birçok soru gündeme geldi. Peki, bu tür bir olayda kimler sorumlu tutulabilir? Av. Serkan Toper ayrıntılarıyla açıkladı.
Devlet Yetkililerinden Açıklamalar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, olayın ardından yaptıkları açıklamalarda hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı diledi. Erdoğan, “Bu elim olayın tüm yönleriyle araştırılacağını ve sorumluların en ağır cezayı alacağını” belirtti.
"İTFAİYE MÜDÜRÜ SORUMLU"
Avukat Serkan Toper, Kartalkaya Otel yangınıyla ilgili hukuki sorumluluğun yalnızca olayla doğrudan ilgili kişilerle sınırlı olmadığını belirtti. Toplum vicdanında ağır bir sorumluluk kavramının oluştuğunu ifade eden Toper, denetim görevi olan tüm yetkililerin de bu trajik olaydan dolayı sorumlu tutulması gerektiğini vurguladı. Toper, belediye başkanının yangın raporundaki eksikliklerden haberi yoksa hukuki bir sorumluluğu olmayacağını, ancak itfaiye müdürünün kesinlikle hukuki sorumluluğu bulunduğunu belirtti.
Avukat Toper, "Gerekli ihbar görevini yerine getirmeyen belediye başkan yardımcısının, il özel idaresindeki denetim sorumluluğunu yerine getirmeyen kamu görevlilerinin, kültür bakanlığındaki yatırım ve işletmelerden sorumlu genel müdürlüğün denetim görevini ihmal edenlerin net bir şekilde hukuki ve cezai sorumlulukları vardır. Tabii ki otel sahibinin sorumluluğundan da bahsetmeye gerek yok. Otel sahibinin burada kusuru, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 85. maddesi gereğince taksirle ölüme sebebiyet verme suçunu oluşturur. Ayrıca, bilinçli taksir hükümleri doğrultusunda yargılanması gerektiğini düşünüyorum." dedi.
Avukat Serkan Toper, Kartalkaya Otel yangınının ardından ortaya çıkan büyük ihmal ve sorumlulukları değerlendirdi. Yangın güvenliği tedbirlerinin tamamının eksik olduğu ve bu konuda otel sahibinin tam bilgi sahibi olmasına rağmen gerekli önlemleri almadığına dikkat çekerken, "Otel sahibi, bu yükümlülükleri yerine getirmediği için sorumluluğu açıkça ortada. "Paradan kaçmak için" yangın güvenliği önlemlerini yerine getirmediğini vurgulayarak, bilinçli taksir suçunun söz konusu olduğunu belirtti. "Bu büyük bir ihmal, ve otel sahibi burada net bir şekilde sorumlu," dedi.
"İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARI BİRİNCİ DERECEDEN ASLİ KUSURLU"
Toper, iş güvenliği uzmanlarının denetimi konusunda da önemli bir açıklama yaptı. "Eğer iş güvenliği uzmanları, otelin yangın güvenliği tedbirlerinin eksik olduğunu bile bile bir rapor verdilerse, bu durumda iş güvenliği uzmanları da birinci dereceden asli kusurlu olacaklardır" diye ifade etti.
Toplum vicdanı açısından, özellikle çocukların hayatını kaybetmiş olması durumunun, hukuki ve cezai sorumluluğu daha da derinleştirdiğini belirten Toper, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamalarını hatırlattı. "39 çocuğun hayatını kaybettiği bir durumda, hukuki ve cezai sorumluluğu olan hiç kimse bu sorumluluktan kurtulamaz. Her bir hayat çok kıymetli ama konu çocuklar olunca acı çok daha derinleşiyor" şeklinde duygusal bir ifade kullandı. Toper, bu tür trajedilerin hiçbir şekilde göz ardı edilmemesi gerektiğini ve sorumluların cezalandırılması gerektiğini belirtti.
Av. Serkan Toper, Bilirkişi Soruşturmasında alınan karar üzerine açıklamalarda bulundu. Vatandaşlarımızın bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Ve Birinin aleni olmayan bir görüşmeyi gizlice kayıt altına aldığınızda artık Türk Ceza Kanunu (TCK) 133. Maddeyi kapsayarak "Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması" suçunu işlemiş oluyorsunuz. İkinci bir suç unsuru da bunu basın yayın organlarıyla ifşa edilmesini de hatırlatarak; “Ceza hukukçuları bu tür suçlara yatarı olan suçlar der. Öyle Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) gibi ceza alıp çıkabileceğiniz suç türlerinden değil.” dedi.
"HUKUKA AYKIRI KAYIT YAPIYORLAR"
Vatandaşlarımızın da bilmeden kayıt yapmasını da hatırlatan Toper, “İnsanlarımız belirli suçları ispatlayabilmek için hukuka aykırı kayıt yapıyorlar. Bunları da gelip mahkemelere sunuyorlar. Daha da ileri götürüp sosyal medyada bunları ifşa ediyorlar. Bunun ağır bir suç olduğunu tüm vatandaşlarımızın bilmesi gerekiyor.”
Bir gazeteci daha bilinçli ve kanunları bilen insandır diyerek, “Bu ses kaydının suç olduğunu kendi adına yaptıkları yazışmalarda da genel yayın yönetmeninden bunu anlıyoruz. Bunun suç olduğuna dair Kürşat Oğuzun beyanı var. Bu kaydı yaptık. Gazeteci bir noktaya kadar kayıt yapabilir. Röportajı birebir aktarmak yani yanlış bir ifade kullanmamak için kayıt yaptı diyelim. Bu bir yere kadar anlaşılabilir. Fakat bu kaydı ifşa ettiğinizde artık atılı suçu işlediğiniz kesinlik kazanır.
"HUKUK KİMSEYE İMTİYAZ GÖSTERMEZ"
İnsanların özel hayatını korumak noktasında yargının geliştirildi bu tasarruf normaldir. Diğer nokta da tabii ki Türkiye de şöyle bir atmosfer var. Muhalifseniz, kendinize bir imtiyaz alanı oluşturmak istiyorsunuz, hukuk kimseye imtiyaz göstermez. Hukuk önündeki kanuna bakar. Kanun eylem oluşturuyorsa da gereğini yapar. Biraz hani gazetecilik hakkımız gibi bir görüntü sergilenmek isteniyor. Bilirkişiye ulaşmışlar,
Gazetecilik faaliyeti kapsamında bilirkişin söylediklerini çıkıp televizyonda birebir ben aradım, görüştüm ve bilirkişi bana şunları şunları söyledi şeklinde bir haber yaparsanız bu gazeteciliktir. Fakat rızası olmayan birini gizlice kayıt alıp bunu yayınlamak yasaları ihlale girer.
Toper, şu soruyu da soruyor; “Beşiktaş Belediyesi’ndeki yolsuzlukların üzerine gitmişler mi? Para kulelerini araştırmışlar mı? gazeteci dediğiniz her konun üstüne gider. Fakat siz sadece belirli konuların üstüne gittiğinizde ve bunu da yargı görevini yapan bir kişiyle alakalı yaparsanız burada elbette ki bir samimiyet noktasında sorgulanırsınız."