KÖY çocuğu olduğum için bahçeleri severim. Keyfini çıkarırım. Bulamadıysam bir duvar dibine çöker taşların sessiz söyleyişlerine kulak veririm. Dayarım sırtımı, kapatırım gözlerimi…

KÖY çocuğu olduğum için bahçeleri severim.

Keyfini çıkarırım.

Bulamadıysam bir duvar dibine çöker taşların sessiz söyleyişlerine kulak veririm.

Dayarım sırtımı, kapatırım gözlerimi…

Ne söylerlerse dinlerim.

ŞEHİR hayatında beton evlere yazgılı olduk çoğumuz.

Küçük balkonlara sıkıştık.

Muhabbet kaynayıp taştı ama neticede fiziksel darlığı her daim yaşadık.

Bu sebeple hiç olmazsa senede birkaç kez de olsa içimizi ferahlatacak açık alanlara, parklara, bahçelere koşar olduk.

Hele şu pandemi günleri de eklenince mevcut duruma daha da daraldık.

Bunaldık.

GEÇTİMİZ üç sene Ali Baba'nın bahçesinde nefeslenmiştik.

Ali Korucuoğlu.

Samimi bir adam.

Sahici.

Neyse o.

Doğal.

Organik.

Toprağı, bağ, bahçeyi seviyor.

Bir de eşi Ayşe hanım…

Titiz, dikkatli, naif…

Bir o kadar da nükteli.

Biz ona 'Ayşe Sultan' diyoruz.

Yer İzmit, diğer adıyla Kocaeli.

Tırmanarak, dönüp dolaşıp, ağaçlar arasından köyleri geçerek ulaşıyorsunuz.

Körfez'e bağlı Naip köyü.

ARKADAŞIMIZ Esra Öz, Ali Baba'nın kızı.

Aramızda ona 'Pdr Esra' diyoruz.

Öğretmen.

Yüzlerce öğrencinin okula uyumu ve kariyerinden mes'ul.

Eşi kadim arkadaşımız Ayhan Öz.

Üniversitede öğretim üyesi.

Doçent.

Birlikte muhabbet ettiğimiz grubun bilimselliğinden sorumlu olan kişi.

Takıldığımız yerleri ona soruyoruz.

Hem gittiğimiz pikniklerin hem de Ali Baba'nın bahçesini ziyaretlerimizin 'Mangal Sorumlusu.'

Kolay bir iş değil.

Her dağılışımızda ona içimizden sonraki buluşmalarımız için başarı duasında bulunuyoruz.

İZMİT'E davet aldığımız vakit memnuniyetle kabul ettik.

Üç kez.

Yine ederiz.

İkisinde rahmetli babam yanımızdaydı.

İlkinde tırmanışımız devam ederken tedirgin olmuştu hafiften…

'Buralarda kurtlar olur, yaşanmaz' diyesi geldi. Ama bahçeye ulaştığımızda bir de Ali Baba'yı tanıdığında kanaati değişti.

İyi bir uyumları oldu.

Ali Baba bahçeyi baştanbaşa gezdirdi. Tek tek ağaçları gösterdi.

Çok keyiflenmişti babam.

Sonraları hayırla hatırlayıp anar olmuştu.

'İyi adam' diyordu. 'Hanımı da öyle' demeyi ihmal etmeden…

Belli ki yine gitmek istiyordu.

BİZLER buradan üç aile gitmiştik.

Uzun Hava Ferit, eşi Hayriye, kızları Ekin.

Öz'lerin çocukları Kerem ve Ali Eren.

Ali Baba'nın oğlu Aydın abi de katıldı birinde. Eşi Eylem, çocukları Zeynep ve Elif ile birlikte.

Ali Baba'nın kızı Aslı, eşi Fatih ve çocukları küçük Ömer Ali.

Hep birlikte neşeli demler…

OCAĞIN başında Ali Baba ve Ayhan Öz hoca var.

Her zaman bilen bir hocanın yönetimde olması tercih edilmeli tabi.

Diğer damat Fatih Sönmez her zaman yardımcı…

Takdiri hak ediyor.

'Siz ne yapıyorsunuz demeyin?' lütfen.

Kontrol görevi ihmale gelmez.

Belirli aralıklarla 'Şunu şöyle, bunu böyle yapın' diyen birilerinin muhakkak olması gerekli…

Bu vazife Ferit ile bu fakire düşüyor…

KALİTE kontrolcümüz Kerem Öz.

Başarılı.

Tadım işleminden o sorumlu.

Geleceğin iyi bir tarihçisi olacak gibi görünüyor.

Elinden kitap hiç düşmüyor.

Her ortamda dikkatini kitabın sayfalarına verebilecek ve odaklanabilecek bir yeteneğe sahip.

Takıldığımız hususlar olursa kimi tarihi meselelerde ona soruyoruz.

ÇOCUKLAR sırayla Ali Baba'nın onlar için hazırlayıp kurduğu salıncakta sallanıyorlar.

Arada gelen köpekle oynamak ihmal edilmiyor elbette.

NİMETE şükür gerekir.

Bunu yapabilmek için onların tadılması lazım.

Bu işlem herkes tarafından başarıyla yapılıyor.

Başlarında 'Ayşe Sultan' var.

Hizmetler bir numara.

Memnuniyetimizi buradan tekrar ifade ediyoruz.

Ki; davetler devam etsin.

MEYVEYİ dalından koparıp yemek bir başka güzellik.

Ağaçların İlahi nimet ikramlarına yaptığı tablacılık görevini yakından müşahede ediyorsunuz.

Şükürler eşliğinde.

Çocuklar ve bizim için işin en eğlenceli yanlarından birisi ağaçların çırpılması.

Altına genişçe bir naylon seriliyor.

Ve her birimiz bir yerinden tutuyoruz.

Kimi zaman bir sırıkla kimi zaman çıkarak bu iş başarı ile tamamlanmalı.

Sonra dönemine göre diğer ağaçlara sıra geliyor.

SON fasıl meşk…

Birine Almanya'dan izne gelen Nurhan Gürbüz Keçeci de katılmıştı bağlaması ile.

Sazende olarak tabir ettiğimiz bendirzenlerimiz yerini alıyor masanın etrafında.

İlahi ve deyişlerle başlıyoruz.

Sonra türküler.

Darp sesleri yükselmeye başlıyor.

Uzun Hava Ferit ve ben okuyoruz.

Ama bir kuralımız var ve bunu ihlal etmemeye çalışıyoruz.

Ayhan Öz hocaya kayıtlı olan ilahi ve türküler ateş başında bulunsa bile onun tarafından icra edilmeli.

Öyle de oluyor nitekim.

RAYIZ biz Ali Baba ve ailesinden.

Babam da öyleydi.

Hak Teala da razı olsun.

Amin!

NİMETLER paylaşılınca güzel.

Duygular da öyle.

Hayat yine öyle.

Virüsün kol gezip mutasyona uğradığı şu kış günlerinde sanırım dışarıda zaman geçirme ihtiyacımız depreşiyor.

O günler tekrar gelsin inşallah.

Ya Selam!