Başlık; ritmik jimnastik gibi oldu biraz. Algoritmaların da; insanın düşünce biçimine bağlı bir ritmi vardır. Konunun anlaşılması adına, algoritmaların ne olduğuna, niye ihtiyaç duyulduğuna değinelim...
Başlık; ritmik jimnastik gibi oldu biraz. Algoritmaların da; insanın düşünce biçimine bağlı bir ritmi vardır. Konunun anlaşılması adına, algoritmaların ne olduğuna, niye ihtiyaç duyulduğuna değinelim. Algoritmalar, bir problemin çözümü için belirlenen yöntemlere dair izlenen adımların bütünüdür. Matematiksel ifadelendirme biçimleridir. Bilgi sistemlerinde kullanılan programların tamamı algoritmalara dayalıdır.
İçinde bulunduğumuz çağın sorunlarının çözümü ve yaşam biçimlerine dayalı ihtiyaçların giderilmesinde, büyük ölçüde algoritmalardan yararlanacağımızı düşünüyoruz. Dolayısıyla; dünya üzerindeki sorumluluğumuzun büyük bir kısmını, algoritmaların belirleyeceği sonuçlara devretmenin heyecanı içerisindeyiz.
Mit ise; geçmişten günümüze sözel kültürün etkisiyle yayılarak, toplumun hayal gücüyle birlikte tarihsel süreç içerisinde biçim değiştiren, tanrılar, tanrıçalar, var oluşla ilgili imgesel, alegorik bir anlatımı olan halk öyküsü olarak tanımlanıyor. Eski Yunan medeniyetinden birçoğunu biliyoruz. Zeus, Poseidon, Hades, Eros, Artemis vs. Her biri bir şeylerin tanrılığını almış, vaktiyle aralarında paylaşarak insanlığı yönetmişler. Bu sorumluluklar neye göre, nasıl, hangi ihalelerle üzerlerine kaldı bilemiyoruz. Ancak; insanlığı yönlendirme ve yönetme bakımından ciddi etkileri olduklarını tarihten anlıyoruz.
Medeniyetimiz, aklı önceleyen ve bilimsel veriler üzere gelişen teknik üzerine kurulu bir medeniyet şeklinde gelişiyor. Bu gelişim süzgecinde madde ön plana çıktığından, insanın konfora yönelik bir eğilim gösterdiğine de şahit oluyoruz. Gelişmelerden aldığımız çıktılara bakıldığında, her ürünün, insanın hayatını biraz daha kolaylaştırıcı yönde tasarlandığını görmekteyiz. Kullandığımız eşyalardan, ulaşım, eğitim ve sağlık hizmetlerine kadar konforu öne çıkaran ürün ve hizmetlerden istifade ediyoruz. Bunlar çok güzel ilerlemeler.
İnsan, bedeni ve ruhu ile vardır. Ruhu; insanın maneviyatı, aklı, fikri, bilinci, yaşam enerjisi gibi soyut varlığıyla; insanın bedeni tasarrufunu etkileyen tüm farkındalık hali olarak düşünelim. Bir yandan rahatlığın, konforun peşinde koşan insanın; diğer yandan bu ergonomiyi elde etmek için çaba sarf edecek mantaliteyi de muhafaza etmesi gerekiyor. Mevcut; kapitalist düzen içerisinde bunun mümkün olmadığını görüyoruz. Sonuç; koca bir mutsuzluk.
Geçtiğimiz yıl Kovit-19 virüsünün tüm insanlığı bir hücre hapsine nasıl aldığını hep birlikte gördük, yaşıyoruz. Bu yıl da aynı pres devam ediyor. İmkanı olan olmayan bundan böyle dört duvar arasında sıkışmış haliyle artık hangi konforu yaşayabilir. Kapitalizmin kıskacı, bilişim çağı adı altında teknolojik teklik dayatması ve konformizmin sonuna doğru yaklaşıyoruz.
İnsanlar, berrak sulara girip serinleme, kumsala uzanıp güneşlenme, yemyeşil yaylaların oksijenini ciğerlerine çekme hasletlerinden yoksun mu kalacak? Bu ihtiyaç ve taleplerinden vaz mı geçecekler? Bir kısım vaz geçerse..!?
Maalesef; tercihler bu yönde gelişmiyor. Sanal gerçeklik adı altında, yukarıdaki güzelliklerden ziyade farklı zihinsel motivasyonlarla bu duygular suni olarak yaşatılıyor. Zira; koşullarda bu yönde değişiyor. İnsanlar, fiziki hazza yönelik tercihlerini eskiye nazaran daha da azaltmış görünüyor. Koronayla birlikte böyle bir alt yazılım tüm insanlığa kodlanıyor. Şüphesiz; belli bir yaşı aşmış büyüklerimizin, bu duruma uyum sağlamakta zorluk çektiğini göreceğiz, görmekteyiz. Bilgi teknolojileriyle ilgili, en azından internet kullanabilen büyüklerimizi bu guruba dahil etmiyorum.
Gençlik; halinden o kadar şikayetçi görünmüyor. Zira; çağın konsepti onlara göre kodlanıyor. Bilişim sistemleri, oyunlar, eğitim sistemi, çalışma hayatı vs. algoritmaların desteğiyle gençliğe cazip bir ergonomi sunuyor. Zannedildiği gibi gençlik, geleceğe çok da karamsar bakmıyor. Z kuşağı kavramının diğer kuşaklara nazaran öne çıkma nedeni mantalitenin farklı oluşturulması kaynaklıdır.
Geçmişten günümüze, konforu hedef almış bir yaşam tarzı çağımızda olmazsa olmaz bir şart gibi görünmüyor artık. Nitekim; 2 metre kare bir oda ve iyi bir bilgisayar çağın insanına tüm hazları yaşatabilecek kudrette.
Güneşin ışığı, engin denizler, dağlar, ovalar mitolojilerde mi kaldı? Geleceğin gençliğine sormalı…
Bir yandan konformizmin sonu yaklaşıyor derken, diğer yandan insanın sadece beden olmadığı gerçeğinin de yüze vurumunu yaşıyoruz. Bu gerçekliğin tüm insanlığı yokladığı bu günler, mitolojik çağlardan esen bir rüzgarın devamı gibi.
Mitolojilerden bugünlere gelen halk öyküleri, zamanın farklı faz bir medeniyet tezahürü müydü yoksa? Bu husus, tarih felsefecilerinin konusu olmalı tabi.
Algoritmaların her gelişim evresi, insan hafzalasının tahakkümünün üzerinde, ayrı bir üst aklı makinalarda yoğunlaştırmakta. Yapay zeka çalışmaları, yeni alanlarla insanlığa yepyeni heyecanlar getirmeye, uçsuz bucaksız soru işaretlerine gebe, karnı burnunda bir köşede vakti beklemekte.
…
İblîs dedi ki: "Bundan böyle benim sapmama izin vermene karşılık, ant içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. (Araf Suresi 16. Ayet)