Türkiye’nin en önemli problemlerinin başında Alevi inanç dairesinde yer alan kesimin meseleleri gelmektedir.
Türkiye’nin en önemli problemlerinin başında Alevi inanç dairesinde yer alan kesimin meseleleri gelmektedir. Yüzyılların birikimi, geniş bir kesimi kapsaması ( kimilerine göre genel nüfusun %10 oluşturan bir nüfusu sahip olmaları) ve bunlar arasında bir ahengin olmaması (hatta kırk bohçayı andıran bu dini ve siyasi yönü olan bu yapıyı) cumhuriyet döneminde hükümetlerin siyasi rant alanı olarak görmeleri nihayet Kemalist ideolojinin jakoben laik din anlayışı bağlamında bu çetrefilli sosyolojik mesele sürekli iktidarlar tarafından halı altına süpürülmüştür.
AKP hükümetleri, tarihimizden tevarüs eden iki temel problemi Kürt ve Alevi meselelerini çözerek Türkiye’nin ayaklarındaki bu iki prangayı ortadan kaldırmak için ciddi adımlar attılar. Bunlardan ilki ile ilgili bir çok paket açıklandığı gibi yasal düzenlemeler yapıldı. İkinci kesim ile ilgili olarak ise 7 Haziran ve 1 Kasım seçim beyannamelerinde yer verildiği gibi daha önceki dönemde bu kesimin önderleri ve uzmanlarının içinde bulunduğu çeşitli toplantılar ve çalış tay ve sempozyum gibi bir dizi bilimsel çalışmalar yapılarak raporlar hazırlandı. 1 Kasım seçim vaatlerinin üç ayda gerçekleştirilme si çerçevesinde ise bu çetrefilli konunun çözüme dönük çalışmaların mutfağında bulunan Dr. Necdet Subaşı ise konu ile ilgili başbakan baş danışmanlığına atandı. Nihayet Sayın Subaşı’nın başdanışmanlığın da konu ile ilgili düzenlemeler son haline getirilerek Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında, ilgili bakanların da katılımıyla uzun süren bir toplantı yapılarak önümüzdeki en geç 15 gün içinde paket tasarının TBMM’ye sunulacağını Milliyet gazetesi Ankara temsilcisi Çevikkan "Alevi paketindeki başlıklar" başlıklı (27 Mart 2016) yazısı ile ilan etti.
Öncelikle şunu ortaya koyalım ki daha önce de kulislere sızan bilgilerden de anlaşıldığı kadarıyla Cemevleri geleneksel irfan merkezleri olarak tanımlanıp, bir ibadethane statüsü verilmemektedir. Yapılacak düzenlemelerin de diyanet bünyesindeki bir ibadet hane olarak değil tarihsel işleyişine ve yapısına uygun bir tanımlama yapılarak bu reformların bu kesimin temel problemlerini çözmede fiili bir durum inşa edeceği düşüncesindedir. Hattı zatında hükümetin bu statü bakışına çok çeşitli eleştiriler varsa da homojen olmayan bir yapıdan bu tür eleştirilerin gelmesi de normaldir. Önemli olan geniş bir kesimin sorunlarına çözüm üretilebilinmesi dir.
Gelinen noktada Alevilere ilişkin yapılacak düzenleme sistematik
olarak üç ayaklıdır. Bunlardan birincisi Milli Eğitim Bakanlığı
uhdesinde olan idari düzenlemelerdir. Özellikle ilk ve orta
öğretimde okutulan zorunlu din dersi yanında yeni seçenekler
oluşturulması öngörülmektedir. Bu bağlamda Alevilik inancının temel
felsefesini oluşturan Ehlibeyt dersinin okutulması
düşünülüyor. “Ehlibeyt Yolu” gibi bir isimlendirmeyle
okutulabilecek dersin okutulması ile kuşkusuz AİH giden bu
bağlamdaki davalarda da hükümetin önünü açacağı gibi, protest bir
bakışla din öğrenen bir alevi çocuğunun sağlam bir bilgi ile yolunu
öğrenmesi anlamına da gelecektir. Hattı zatında bu yeni yaklaşım,
tevhid-i tedrisat kanunu ile ortadan kaldırılan tekke ve tasavvuf
öğretisinin daha sağlam bir bilgi ile öğrenme kapısını
aralayacaktır. Bir yerde bu öğreti alevilerin tarihsel kodlarına
dönme noktasında da katkı sağlayacaktır.
İkincisi, Alevilerin yıllardır
kronikleşmiş hale gelen ve taleplerinin ana omurgasını oluşturan
sorunların çözümünü hedefleniyor. Özellikle İmar Kanunu,
Belediye Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanunu’nda yapılacak
değişiklikle çeşitli kentlerde yıkılma riski altında kalan, bina
ruhsatı alamayan cemevleri ve dergahlar koruma altına alınacağı
gibi bu yapılar da diyanet bünye sindeki camiler gibi
elektrik ve su ücreti ödemekten de kurtulacak. Hizmetleri bundan
sonra ücretsiz alabilecek. Ancak cemevlerinin diyanet bünyesine
alınmadan camilerin haklarından nasıl yararlanabileceği bir soru
işaretiydi.
Alevilerin büyük bir bölümünün Diyanet’in anayasal bir kurum olarak
çalışmasından rahatsızlık duyduğu biliniyor. Bu nedenle irfan
merkezleri adı altında bir statü tarifi ile cemevleri benzer
konumdaki tarihsel yapılar camilerin yararlandığı avantajlardan
yararlanacaklardır.
Üçüncü ayağı sertifikasyon kuruludur. Alevi reformunun bugünlere kalmasının önündeki en büyük engel olarak Alevi kesimdeki görüş ayrılıkları gösterilmişti. Bu görüş ayrılıkları daha çok cemevlerinin ibadethane olup olamayacağı, Alevi dedelerine maaş bağlanıp bağlanamayacağı, nerenin cemevi, nerenin ocak, kimin dede olup olmadığı gibi başlıklarda toplanmaktadır. İşte Hükümet, bir yandan bu görüş ayrılıklarını aşabilmek ve bir standart belirleyebilmek, diğer yandan da Alevilik’le ilgili bu iç tartışmanın mevcut dernek ve federasyonların üzerinden yürütülmesinin önüne geçmek için bir kurul oluşturmayı tasarlıyor. Bu kurul, İçişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı gibi bakanlıkların temsilcileriyle, uzmanlar ve Alevi temsilcilerinden oluşacak, bir anlamda “üst kurul” niteliğinde çalışacak. Böylece nerenin cemevi olduğu, kimin Alevi dedesi sayıldığı gibi konularda ortak bir görüş oluşturulması sağlanacaktır. Ayrıca 15-20 yıldır Alevi dernek, vakıf ve federasyonlar üzerinden yürütülen tartışmaların da öngörülen bu kurul çatısı altında yürütülmesi amaçlanıyor.
AKP hükümeti bu paketle hem önemli bir kesimin sosyolojik olarak çözülmesi çok kolay olmayan sorunlarını çözümü noktasında önemli bir süreci başlatırken diğer yandan kadim medeniyetimizi oluşturan kodlardan biri olan ocak, dergah, zaviye ve cemevi gibi irfan mektepleri üzerindeki külleri ortadan kaldırmış olacaktır. Dolayısı ile bu kesimlerle tarihsel öğretiyi, bilimin ve profesyonel insanların önderliğinde bütünleştirecektir. Türkiye yürüyüşünü engelleyen en önemli prangasının birinden daha kurtulmuş olacaktır.