Aksiyolojik Kriz ve Ahmak Ölümleri

Abone Ol

EKONOMİK krizler başımızın belası olmuş bir haldeyken bu nereden çıktı diyenleriniz olacaktır. Olsun desinler. Ayrıca bu krizin ekonomi ile de elbette bağlantısı var ama bizim bugün dikkat çekmek istediğimiz onun da anası sayılabilecek “Aksiyolojik kriz’ meselesidir.

İçine düşüp yuvarlandığımız nice mevzular bu konuyu gündemimize almayışımızla ilgili.

Bir krizimiz var dostlar. Kalp krizinden beter bir kriz bu ve hepimizi yakından alakadar ediyor.

Kişisel hayatımız, aile ve cemiyet yaşantımız olmak üzere her alan bu krizden fazlasıyla etkilenmiş durumda. “Aman nereden çıkardınız bunu da” diyerek göz yumamayız.

DEĞERLER krizi bu esasen.

Hepimizi paçamızdan tutup katran karası renge bürüyerek yüzümün aklığını gideren bir kriz.

Bununla kalsa iyi yine de. Kalbimizin gözüne de aynı karaları çaldığından görmemizi engelliyor.

Görenlerimiz varsa da onların bakışı da şaşı olmakla malul.

Gündeme almamak bu sebeple mümkün değil. Ziyanımızdır zira…

AHLÂKİ değerler meselesinde yerlerdeyiz.

Lafa gelince hepimiz âdeta ‘Şehinşah’ kesiliyoruz ama aksiyona gelince sıfır.

Özümüz sözümüzle mutabık değil. Fiilimiz sözümüzün muhalifi…

Bir yalan anaforundayız ki, fır fır dönüyoruz.

AKSİYOLOJİK YABANCILAŞMAYA maruz kalmış durumdayız.

Fıtratımıza yaban düştük. Yâr ile ağyar karıştı.

İyi ile kötü aynı harmanda savruldu. Oysa iyiliği bâki kılmak kötülüğü kovmakla mümkün…

Güzel ile, estetikle, rikkat ile çirkin önce birbirine karıştı sonra yer değiştirdi.

Yaşadığımız değerler krizi sebebiyle çirkini güzelin tahtına oturttuk. Yetinmedik güzellemeler yaptık.

Yalan doğrunun elbiselerini giydi. Yanıltıcı makyajlar yaptı ve gözümüzü boyadı. Bundan mütevellit bizler çirkini “Güzelim” diyerek sever olduk. Korkunç ki, ne korkunç…

UMUM HUSUS karıştı.

Hangisi mahrem ve özel, hangisi genel ve umumi artık fark edilmiyor.

Hususi olanı umumileştirip yaygınlaştırdık.

Mahremiyet kalmadı, her şey alenileşti. Utanma duygusunu şişeyi taşa çalar gibi çalıp parçaladık.

Şimdi herkes her yerde. Camide de tekkede de cenazede de eğlence ortamlarında da yerindelik duygusu kaybedildi. Utanmaktan utanır hâle geldik.

TERAZİMİZ şaştı erenler…

Güvenilirlik, çalışkanlık, sahih niyet, sözünde durmak, adaletli olmak ve bunu yaygınlaştırmak, emanet ehli olmak ve emanete riayet, liyakat, doğruyu ona yakışır doğrulukla temsil etmek gibi kavramlar hafızalarımızdan silindi. Buna bağlı olarak hayatımızdan da göç ettiler.

YABANCILAŞMA krizi içindeyiz…

İnsan ile fıtratı arasında korkunç kopuşlar yaşandı. İman ile amel arasında inanılması güç mesafeler oluştu. Giydiğimiz hırkalar, fesler ve sarıklarla ortaya koyduğumuz tavırlar birbirine tezat düştü.

İnfaktan bahsedenlerimiz nifakın göbeğine yuvarlandı. Sadaka diyenlerimiz sadakatini başkalarına sundu ve gönlünün yalancısı oldu. Aklıyla övünenler aklını kullanamadı, gönle önem verdiğini söyleyenler onu kararttı, iradeyi öne çıkaranlar güce ve sözde manevi makamlara teslim oldu, vicdan diyenler en sağırımız noktasına vardı. Kısacası tam bir yozlaşma ile yüz yüzeyiz.

AKSİYOLOJİ, değerleri incelemek ve analiz etmek için kullanılan felsefi bir yaklaşıma deniyor. Temel amacıysa insanların değerlerini ve değerlendirme süreçlerini anlamak, bu değerlerin kökenlerini ve etkilerini araştırmak ve insan davranışının arkasındaki değerlerin rolünü anlamak olarak tarif ediliyor.

Felsefe, psikoloji, sosyoloji ve etik gibi farklı disiplinlerle sık sık ilişkilendirilen bu değerler krizini daha ne kadar görmemezlikten geleceğiz?

Fiillerimizi Hakk için değil de başkaları için ortaya koymaktan ne nakit nedamet göstereceğiz?

Aksiyona, amele dönüşmeyen öğretileri ne zaman sorgulayıp rayına oturtacağız?

Neyi neden yapmamız gerektiği, neyden ne için kaçmamız lazım geldiğini masaya yatırmayacak mıyız?

İnandığımız değerle uygun yaşamayışımız kalbimizi hâlâ ağrıtmayacak mı?

Suçları başkalarına yüklemenin gerçekten kurtulmaya vesile olacağına yine inanacak mıyız?

Özünden soğuduğu halde bedenini sevip ona methiyeler düzen divaneliğimiz daha ne kadar sürecek?

Bu krizi fark edip tedbir almazsak eğer ahlak nutukları atıp ahlaksızlık yapmayı daha çok sürdürürüz.

Bu krizi anlayamazsak namus deyip başkalarının namusuna göz dikmeyi hiç bırakamayacağız.

Bu krizi ciddiye almazsak eğer hakikat de bizi hiç ciddiye almayacak.

Gelin aksiyolojik kriz denen değerlerimizle aramızda meydana gelen korkunç uçurumu ciddiye alalım.

Yoksa hayalini hakikat sanan acınası ahmaklar gibi biçare olarak değersizlikten yoksun ölüp gideceğiz.

Ya Selam.