KAYBOLAN iç tutarlılığımızı Ramazan’ın bereketiyle yeniden elde edebilmek için temel ihtiyaçlarımızdan biri de elbette aklı çoğaltmaktır.
Yüce kitabımızın sıklıkla ve farklı şekillerde akla, düşünmeye vurgu yaparak aklı kullanmadan yaşamayı kınamasına ve ne ile karşılaşacaklarını belirtmesine rağmen ne yazık ki bizler dindarlığı aklı kullanmamakla eşitlemek gibi izahı müşkül bir duruma giderek daha fazla sürükleniyoruz.
Ramazan’ın son on gününe girdiğimiz şu gün bunu ele almaktan artık daha fazla kaçamayız.
…
AHLÂK-I HASENE erleri hayatlarının eksenine aklı oturturlar.
Bu onlar için asla vazgeçilmez bir tutumdur zira sonrasında yaşanacak her şey bununla ilişkilidir.
Yüce Rabbimizin biz insanları Nebi’leri vasıtasıyla imana dâvet etmesinin ilk muhatabı akıldır.
Akıl işleyen bir akıl olmalıdır ki, yapılan bu çağrıya basiretle cevap verebilsin.
Ölçsün, tartsın, sebep sonuç ilişkisi üzerinde hassasiyetle durabilsin.
Dâveti kabul edip gereğini yaptığında nasıl bir insanlık tasarımı içerisinde yer alacağını kişinin görmesi için aklın var olması, çalıştırılması ve çoğaltılması gerekir.
…
MUHABBET ve iman neşvesini kalbine indirmesi ve hayata anlam vermesi bununla da kalmayıp sonrasında yaşama anlam katmasının kapısı ancak aklın doğru çalıştırılmasıyla aralanabilir.
Kişiler arası iyiliğe dayalı ilişkilere yani salih amel işleyen bir aklın gösterdiği istikâmetle ulaşılır.
Tüm bu sebeplerle güzel ahlak yolcuları aklı sağlam tutarlar ve onu sürekli çoğaltırlar.
Bunu iman, akıl ve vahiy ilişkisini doğru bir düzleme oturtarak yaparlar.
Körü körüne yaşamazlar.
…
HER hâdisenin illiyet bağını çoğalttıkları bu akıl ile kurarlar.
Fiili âyetler diyebileceğimiz yaratılan varlıklarla Resul öğretisini birleştirerek kadim bilgiden yararlanmayı, töreyi ayıklamayı, yorumlamayı, aklın ve vahyin onayladığı marufa ulaşmayı, sosyal sağduyuyu alabildiğine yayarak tesis etmeyi, bencillikle öldürülen vicdanı yeniden diriltmeyi ve topluma hâkim kılmayı, adaletten sapmamayı aynı zamanda buna müsaade etmemeyi, konfora ve her türlü çeldiriciye karşı onurlu bir direnişi kendisine bir yaşama prensibi hâline getiren yüksek erdem yolcusu aklı çoğaltmakla bunların alabileceğinin şuurundadır.
…
EY HAKİKAT yolunun aklını çoğaltarak yürüyen kalbi aydınlık yolcusu.
Kur’an-ı Kerim ve evrendeki delilleri birlikte düşünüp yorumlamalısın.
Verilmek istenen mesajı eksiksiz almalısın.
Karmaşa ve belirsizliklerden kurtulmadıkça bu alanda mesafe alamayacağını bilmelisin.
Aklın, gelen elçiyi karşılayan bir elçi, bir vahiy, mühim bir ihsan ve şükrü iman ile ifa edilmesi gereken bir lütuf olduğunun idraki içinde onu işletip çoğaltmayı ihmal etmemelisin.
Ne aklını önemsizleştirip onu buruşturarak çöpe atmalısın ne de onu ululayıp kutsamalısın.
Yapacağın şey onu yerli yerine koymaktır.
Bu ise yüce kitabımızda akla, akletmeye, veriye dayalı düşünmeye, tefekküre yapılan vurguları ciddi bir Kur’an talebesi bilinciyle kaçırmamakla olur.
Kendini güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen Fahr-i Kâinat Efendimizin ümmeti sayan bir mümin isen eğer kişi kültünü değil kollektif aklı önemsemeli ve onu devreye sokmalısın.
Çoban sürü ilişkisine razı olmamalısın. Cehaleti din edinenlerden beri kalmalısın.
Burhan ile yürümelisin.
…
AKLINI çoğaltmak için sürekli teyakkuz durumunda olmalı ve rehavete kapılmamalısın.
Tetikte olmalısın zira aklın düşmanı çoktur. Onu elinden almak için kimi zaman açıkça düşman duygularla taarruza uğrarsın kimi vakit ise dost libasına bürünmüş şeytanlar tarafından içeriden teslim alınmak istenirsin.
Güzel ahlak yolunda yılmadan yürümek istiyorsan zor olana talip olduğunu unutmamalısın.
Zor olan, ahlâkî olan ilim, irade, düşünme ve inisiyatif almayı mecburi kılar.
Delillere dayanmayı ilke hâline getirir.
Göklerin ve yerin yaratılışını, gece ile gündüzün ardışık gelmesini, gemilerin denizlerde süzülüşünü, semadan indirilen su ile yerlerin can bulup toprağın bereketlenmesini, bulutların göçüşünü, her İlahi faaliyetin nasıl estetik üzere icra edildiğini ve Rabbimizin her an bir yaratılışta olduğunun şuuru ile kendilik bilincine ulaşman aklı işletmene ve çoğaltmana bağlıdır.
Kemâl böyle bulunur, cemâle bu şekilde ulaşılır ancak.
Ya Selam.