FETÖ örgütünü kullanarak sağdan yanaşan şeytan ve birlikleri şimdilik yenilgiyi kabul edip bir köşeye sinmiş görünüyor. Ama görünüşe aldanmamak lazım.
FETÖ örgütünü kullanarak sağdan yanaşan şeytan ve birlikleri şimdilik yenilgiyi kabul edip bir köşeye sinmiş görünüyor. Ama görünüşe aldanmamak lazım. Aklen ve kalben sürekli nöbette olmak ve bu arada da bizi bu kadar zayıflatarak kılcal damarlarımıza kadar sızan bu ve benzeri yapılara karşı bünyemizi dirençli kılmak için yapılması gerekenleri düşünüp hayata geçirmek zorundayız.
Kendi içimizde yapacağımız durum değerlendirmesinin yanında bu ve benzeri yapıların nasıl ve kimler tarafından kurulduğunu, desteklendiğini ve kullanıldığını da tüm hatlarıyla ortaya koymak mecburiyetindeyiz.
Adı ister FETÖ olsun, ister PKK olsun, ister DEAŞ olsun, her türlü
karanlık örgütün tek merkezden, uluslar üstü bir yapı tarafından,
ipin ucu asla kendilerine ulaşmayacak bir plan dahilinde
yönetildiğini görmek gerekiyor artık.
Burada insanlığa karşı ve bütün insanlığı kendi inanç kodlarına
göre yönetmek üzere örgütlenmiş bir yapıdan bahsediyoruz.
Devletlerin üzerinde, ama her devletin içerisinde yuvalanmış
kolları olan bu yapı, finans, medya, eğlence, gıda, sağlık,
iletişim ve diplomasi gibi alanlarda oldukça etkin durumda
günümüzde. Tarihte belki de hiç olmadığı kadar güçlü ve bu gücün
verdiği pervasızlıkla hareket ediyor.
En son bu pervasızlığı sergilediğinde Avrupa’yı avcuna almış
istediği gibi yönetirken, özgüveni pahalıya patlamış ve tarihten
silinme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Ama şimdi bütün
dünyayı sarmış durumdalar ve birbirine hiç benzemeyen yapıları aynı
amaç doğrultusunda yönetmeyi başarabilecek kadar güçlüler.
Bu yapı iblisin Allah’u Teala’ya söylemiş olduğu yoldan çıkarma ve
zarar verme taktiklerinin hepsini kullanıyor. Adeta iblisin
talimatlarını birebir uyguluyor diyebiliriz.
İslam Alemi’nin umudu haline gelmiş olan Türkiye’ye saldırırken de
bu defa sağdan yanaştığını ve yıllarca bizdenmiş ve İslam’ın
hakimiyetini istermiş gibi görünerek hareket ettiğini tüm
açıklığıyla görmüş olduk.
İslam’a ve Müslümanlara hizmet etmek amacıyla kurulmuş gibi görünen
Fetullah Gülen hareketi bu amacı benimseyen ve varını yoğunu bu
uğurda harcamaktan çekinmeyen Müslümanların omuzlarında
yükseltilmiş ve dönüp Müslümanları vurması için
programlanabilmiştir. Bu şüphesiz şeytani bir aklın ürünüdür.
Basireti biraz olsun açık olanlar olan biteni görmüşse de kahir
ekseriyet son kerteye kadar duruma uyanamamıştır. Oysa ki
uluslararası hale gelen görünürde İslami olan bir hareketin nasıl
olup da bu kadar rahat hareket ettiği ve neden İslam karşıtları
tarafından da bu denli desteklendiği biraz olsun düşünülseydi bu
noktaya hiç gelinmeden bedenin içindeki ruh görülebilirdi.
Asıl amaç direnme gücü artan Müslümanların dirençlerini kırmak,
herkes için adaleti dimdik ayakta tutmak gibi bir misyonu olan
İslam’ı fonksiyonsuz bir din haline getirerek bu şeytani yapının
planlarını engellemesinin önüne geçmekti.
Amaçlarına ulaşamayınca söylemi sevgi, hoşgörü ve diyalog olan bir
örgütü kendi insanına saldırtmak ve bilançosu ne kadar ağır olursa
olsun katliam yaptırmak için kullanacak kadar ümitsiz hale
geldiklerini gördük artık. Yıllardır uğraştıkları ve onca emek
harcadıkları bir projeyi bu nedenle bu denli büyük bir riske
attılar.
Bu durum aynı zamanda hiç tahmin edemeyeceğimiz başka çılgınlıklar
yapabileceklerini de gösteriyor. Tehlike geçmediği gibi daha da
büyümüş durumda. Bu seferki saldırıları çok daha acımasız ve yıkıcı
olabilir. Gezi olayları, 17-25 Aralık süreci, patlayan bombalar ve
15 Temmuz kalkışması bize saldırıların dozunun giderek arttığını
gösteriyor. Tamamen yerli ve milli yapılara ve daha da güçlü olmaya
ihtiyacımız var.
Ama inancımız odur ki müttefik birliklerin Peygamber ve mü’minler
karşısında Allah’ın yardımıyla aldıkları yenilginin benzerlerini
sürekli tadacaklar.
Yeter ki bizler müttefik birliklerini gördükleri zaman korkup
şüpheye düşenler gibi olmayalım. Kale duvarları gibi saf tutup
tevekkül edenlerden olalım.