HEP böyle olmuştur bu. Ahlâklı olanlar sahip oldukları erdemlerin bir gereği olarak tevazu libası içinde kalır ve öncelikle hayatını buna göre tanzim ederler.

HEP böyle olmuştur bu.

Ahlaklı olanlar sahip oldukları erdemlerin bir gereği olarak tevazu libası içinde kalır ve öncelikle hayatını buna göre tanzim ederler.

Riya dediğimiz gösterişe yüz vermezler.

Görünmeyi değil olmayı, olgunlaşmayı esas alırlar.

Nutuk çekmek yerine inandıklarını kendi hayatına taşıyabilmenin mücadelesini büyük bir sessizlik ve kararlılıkla ihlasa bürünmüş olarak yaparlar.

Onun için bitmeyen bir yolculuktur.

Güzel ahlakı tamamlamak üzere bizlere lütfedilen Fahr-i Kainat Efendimizin izinde O'nun örnekliğini her geçen gün yaşamında biraz daha arttırarak, berraklaştırarak yerleştirmenin mücadelesini yaparlar. Bununla da yetinmeyerek pekiştirmek için nefsin hilelerinin filesine dolanmadan selametli yol ve yöntemler geliştirirler.

Söylem değil eylem insanı olmanın gayretine girerler.

Emek yoğun bir hayat sürdüklerinden kendinden başkasını görmezler zaten.

Tecessüse itibar etmezler ve buna vakitleri de yoktur.

Başkalarını gözetlemek gibi bir ayıbı yüklenmezler.

Bunu 'Düşkünlük' olarak görürler.

Ahlaklı olmayı ilke olarak benimseyen kişiler gözlem ve gözetlemenin farkını iyice kavramışlardır. Onlar farkların farkında olarak bu yüce yolu yürürler.

AHLAK iki türlüdür.

Ahlak-ı hasene olarak bildiğimiz güzel ahlak birincisi, ahlak-ı zemime veya ahlak-ı seyyie olarak tanımlanan kötü ahlak ise ikincisidir.

Edep, tevazu, hoşgörü, kendi hayatını emekle tanzim etmeye odaklı, cömert, cesur, adil, empatik davranışı öne çıkaran, kalbin iffetini önceleyenler güzel ahlak erleridirler.

Kibir, gösteriş, cimrilik, sadece kendi üstünlüğüne odaklılık, bencillik, menfaate dayalı hareket, yalan, hile ve harama tutku gibi nitelikleri ve daha fazlasını taşıyan kişiler ise kötü ahlakın temsilcileridirler.

GÖZLEM ve gözetleme hem iyi ahlak yolcularında hem de kötü ahlak taliplerinde görülür.

Gözetlemeyi iyi ahlak sahipleri kendi üzerlerinde uygulayarak yanlışlarını görüp giderir, eksiklerini tespit ederek telafi etmeye yönelirler.

Gözlemleri yok mudur, vardır.

Evet, başkalarını gözlerler ancak kendinden ileride olanlarına gıpta edip o seviyelere ulaşmak için emek çekerken kendilerinden altta olanlara da şefkatle dua ederek ilerlerler.

Kötü ahlak sahipleri ise bunun tam tersi bir tutumu tercih ederler. Yani kendilerini gözleyip beğenirler, yüceltirler, överler. Başkalarını gözetleyip yargılarlar, ötekileştirirler, kötülerler.

Bu seciyede olanlar ahlaklı olmadıkları halde öyle görünmek isteyen ahlakçıdırlar.

Kendilerinde olmayanı var gösterip bekçiliğe soyunurlar ve gönüllü zabıtalık görevini hararetle icra ederler.

Bu temel farkı asla gözden kaçırmamalıyız.

AHLÂK bekçilerinin ne kadar ahlaklı olup olmadıklarının teşhis edilmesi çok hayatidir.

Sorgulanmalıdır.

Giydikleri kisveler, dillerinde çevirdikleri kutsal cümleler, takındıkları sahte haller, sahip olmadıkları ama öyleymiş gibi ortaya koydukları gösteriler bizi yanıltmamalıdırlar.

Bilgi önemlidir ancak kanıta dayalı yani vahye uygun olmalıdır. Bu sebeple sadece papağan misali konuşan, hiçbir kalbî enerji barındırmayan, yaşanmışlıkla uzaktan yakından alakası bulunmayan hikayeleri anlatan, gerçekleri hurafeler ile bulayıp karıştıran, bir nevi bilgi teknisyeni edası ile orada burada boy gösteren, sosyal mecra ve televizyonun imkanlarını alabildiğine kullanan sözde ilahiyatçı, sözde mürşit, sözde derviş, sözde hal ehli gibi davrananları iman nuru ile hemen yakalayıp yokluğa mahkûm etmeliyiz.

Bunu başarabildiğimiz vakit ahlaklı olmak ile ahlakçı olmak arasındaki derin uçurumu görmüş ve tespit etmiş oluruz.

İÇ AHLÂK açısından olabildiğince zayıf ve yetersiz olup sınıfta kalan ama dış ahlak bakımından alabildiğine gösterişli, önde, ağzı kalabalık olan bu güruhun biçimlendirici, yargılayıcı, ötekileştirici şeytanî tuzaklarını bozabilmeliyiz.

Yoksa doğuştan getirdiğimiz ve sonradan kazandığımız güzel davranışlarımızı kaybetmemiz an meselesidir.

Ahlaklı olanlar ancak kendi ahlakının bekçisi olurlar.

Birileri bize ahlakçılık perdesi altında okus pokus yapıyorsa buna artık kanmamalıyız.

Bu imanımızın bir gereğidir.

Ya Selam!