BUGÜNKÜ durum büyük ve vahim bir kopuşa, ârızaya, kazaya doğru
gidildiğini gösteriyor.
1924’te Halifenin yurt dışına sürülmesiyle başlayan hareket tarihî
bir ârızaydı.
27 Mayıs 1960 korkunç bir ârızaydı…
12 Mart 1971… 12 Eylül 1980… 28 Şubat… Bunların hepsi ârızadır,
kopukluktur, kazadır.
Son yıllarda olup bitenler, bugünkü hadiseler, yukarıda
saydıklarımdan daha kötü, daha berbat, daha yıkıcı, târumar edici
bir arızayı haber veriyor.
Her şey güllü gülistanlık diyenleri muhatap bile kabul etmem.
Sen Kürtçe bilmeyen Artin’i Kürtlerin lideri ve sözcüsü kabul
edersen, işin sonu elbette fena olur.
Bu memleket ancak Ehl-i Sünnet Müslümanlığı ile ayakta durur. Sen
Ehl-i Sünneti yıkıp yerine reformculuk, Fazlurrahmancılık, dinde
yenilik ve değişiklik, Mutezile mezhebi, sekülarizm, Şeriatsız ve
cihadsız bir İslam getirmek istersen, çok şiddetli fırtınalar
biçersin.
Abartma!.. Durum o kadar vahim değil… Böyle diyenlere, 1911’de
Rumeli-i Şahanenin bizde olduğunu, iki yıl sonra koskoca Avrupa
Türkiyesini kaybettiğimizi hatırlatmak isterim.
En çok gafil Müslümanlara kızıyor ve acıyorum.
Sizi korkutacağını tahmin ettiğim bir cümle sarf edeceğim:
Türkiyemiz adım adım bir iç savaşa sürüklenmektedir.
Bu savaşın mağlupları=yenilenleri gafiller olacaktır.
(İkinci yazı)
İslam ne Diyor, Biz ne Yapıyoruz?
İSLAM’ın iki kaynağı vardır, Kur’an ve Sünnet… Gerçek din alimleri,
büyük Müslümanlar dinimizin hükümlerini bu iki kaynaktan
çıkartmışlardır. Meselâ İmamı Gazalî, dört büyük ciltten, kırk
kitaptan=bölümden oluşan o muazzam, mübarek, nurlu, feyizli,
kurtarıcı ve muhteşem İhyâu Ulûmi’d-Din kitabını yazmıştır. Gerçek
İslam dini İhyâ’da ve benzeri böyle kitaplarda açıkça
anlatılmaktadır.
Türkiye toplumuna baktığımız zaman, onun gerçek İslamdan ne kadar
uzak olduğunu görüyoruz.
Teori ile anlama ve uygulama arasında büyük uçurumlar var.
İslam, mü’minleri birliğe, ittihada, vifaka, tesanüte, sevgiye,
kardeşliğe çağırıyor; bizde o yok, bin parçaya bölünmüşüz.
İslam, mü’minlerin birbirini sevmelerini, hayırlı işlerde
desteklemelerini istiyor. Bu bizde ya hiç yok, yahut çok zayıf.
İslam, Kur’anın emirlerinin yapılmasını, yasaklarından uzak
durulmasını istiyor; Müslümanların büyük kısmı tam tersini
yapıyor.
Kur’an ribanın çok büyük bir günah, suç, kötülük olduğunu söylüyor;
Müslüman toplum gırtlağına kadar ribaya batmış.
İslam zinayı kötülüyor, siyasî rejim zinayı suç olmaktan çıkartmış;
sözde Müslümanlar bunu gereği gibi protesto etmiyor.
İslam israfı haram kılmış; biz her gün beş milyon ekmeği çöpe
atıyoruz. Ya öteki israflarımız, lükslerimiz,
beyinsizliklerimiz…
İslam beş vakit namaz kılmayı emr ediyor; bizde namaz kılanların
sayısı yüzde ona düşmüş.
İslam adalet ve insafı emr ediyor, bizde onlar çok az.
İslam bütün azgınlıklara=fuhşiyata karşı; toplumumuzda bütün
azgınlıklar açıkça, açıkta, küstahça işlenip sergileniyor.
İslam emanetlerine ehline verin diyor, bizde bu kural da genelde
uygulanmıyor.
İslam iyilikleri emr edin, kötülükleri yasaklayın diyor. Biz bunu
da yeteri ve gereği kadar yapmıyoruz.
İslam Tağut’tan uzak durmamızı, onu düşman bilmemizi emr ediyor.
Biz Tağutla, İslam düşmanı Deccallarla, ekfer ve ahbeslerle iç içe,
kucak kucağa yaşıyoruz.
İslam biz müminlere tek bir Ümmet olun diyor; biz birbirinden kopuk
bin parçaya bölünmüşüz.
İslam bize başınıza âdil ve râşid bir imam seçin, ona biat ve itaat
edin diyor; biz fırtınaya yakalanmış başsız, yelkensiz, dümensiz
bir gemiyle dönmüşüz.
İslam, Kur’an, Sünnet, Şeriat bize zekatlarınızı fakir miskin ve
sair Müslümanlara temlik suretiyle veriniz diyor; biz bu emri
dinlemiyor, zekat toplamaya hakkı olmayan birtakım tüzel kişilere
veriyoruz.
İslam faydalı ilimleri öğreniniz, cahil kalmayınız diyor; biz
ilmihalimizi bile doğru dürüst öğrenmiyoruz.
İslam bize, dünyada ne kadar kalacaksan, onun için o kadar çalış;
ahirette ne kadar kalacaksan onun için o nispette çalış diyor; biz
bütün gayret ve çabalarımız dünyaya yönlendirmişiz, ahiret için
gereği gibi çalışmıyoruz ve büyük yolculuk için azık
toplamıyoruz.
İslam aman ihlaslı olun, Allahü Teala ihlassızların ibadetlerini,
ilimlerini, hayırlarını kabul etmez diyor; bizim aldırdığımız
yok.
İslam bize “Büyüklerimize saygı göstermeyen, küçüklerimizi şefkat
ve merhamet etmeyen bizden değildir” diyor. Bizim bu konudaki
halimize bakınız.
Velhasıl saymakla bitmez, biz İslam İslam diye bağırıyoruz ama,
nâdir istisnalar dışında ne İslamı doğru şekilde biliyoruz, ne de
onu hayata uyguluyoruz.
Bu işin en büyük suçu, vebali, sorumluluğu kimlere aittir?
Elbette, doğruyu bildikleri halde Müslüman halka ve gençliğe
anlatmayanlara.
Bir de, doğruları bildikleri halde, eğrilik yapanlar var ki,
onların vebali daha büyük.
(Üçüncü yazı)
ÇENGELLİ NİÇİNLER
NİÇİN?.. Türkiyede önemli miktarda Kripto Yahudi ve Kripto Haçlı
var. Her birinin nüfusunun en az bir milyon olduğu iddia ediliyor.
Lakin bu konu, nâdir istisnalar dışında işlenmiyor, gündeme
getirilmiyor, gölgede, karanlıkta tutuluyor. Kriptolar açığa
çıkmaktan, çıkarılmaktan hoşlanmazlar. Peki çoğunluktaki
Müslümanlar bu çok önemli hayatî konunun üzerine, gerektiği gibi ve
yeterli miktarda niçin eğilmiyor. Niçin niçin?
NİÇİN?.. Ülkemizde tek kimlikli gerçek Aleviler var. Onlar
Müslümanlık dairesi içindeler. Allaha, Peygambere, Kur’ana, İslama,
Ehl-i Beyte inanıyorlar. Bir de Kripto Aleviler var. Onlar inanç
dışı. Ateist olanları bile var. Alevî kökenli olmayan biri “Alisiz
Alevilik” isimli bir kitap yazdı. Bu kadar aşırıya gidiyorlar.
Onlar ne yapmak istiyor? Bu Kripto Alevilerin arkasında hangi iç ve
dış güçler vardır? Niçin bu konu aydınlatılıp açığa
çıkartılmıyor?
NİÇİN?.. Kökü bundan 2600 yıl öncesine dayanan bir Pakraduniler
taifesi var. Onlar üç kimlikli. Asıl kimlikleri Yahudilik… İkinci
eğreti kimlikleri Ermenilik… Üçüncü kimlikleri sözde Müslümanlık…
Sadece Türkiyede değil, birçok ülkede varlar, yahut gizlendikleri
için yoklar. Son derece gizli ve sinsiler. Türkiye bunları niçin
tanımıyor, bunlar hakkında niçin ilmî araştırmalar yapılmıyor?
NİÇİN… Dıştan Tatar görünen, içte Yahudi olan Kırımçaklar var?
Türkiye Müslümanları onları niçin bilmiyor, tanımak istemiyor?
NİÇİN?.. Müslümanlar çoğunlukta ama büyük medya Kriptoların elinde
ve kontrolünde. Niçin?
NİÇİN?.. Mütareke yıllarında (1919-1922) İstanbul galip devletler
tarafından işgal edildiği zaman 22 ton Osmanlı altına bir yat ile
Karadeniz Tuna yoluyla Avrupaya götürülmüştü. Sonra bu altınların
bir ayağı Yahudilikte, bir ayağı Rumlukta olan meşhur bir aileye
verilmiş olduğu söyleniyor. Bu konuda Müslümanlar niçin araştırma
yapmıyor?
NİÇİN?.. Diyanet İşleri Başkanlığına on bin kadar kadın eleman
(müftü yardımcısı, vaize, din öğretmeni vs) tayin edildi. Bunların
bir kısmının Feminist ideolojiye bağlı oldukları biliniyor. Bu
Diyanet Feministleri hiçin Devletin resmî belgelerle KDV’li yasal
seks köleliği yaptırmasına ses çıkartmıyor, bu iğrenç ve vahim
kadın hakları ihlalini protesto etmiyor?
NİÇİN?.. Bu memleket halkının çoğu Müslüman ama niçin büyük
şehirlerin Barolar Birliği başkanlıklarına din düşmanı Kemalistler,
ateistler seçilip hakim oluyor, Bunun sebebini bilen var mıdır?
NİÇİN: Her yıl dışarıdan üç milyon küsur ton buğday ithal eden
Türkiyede, her gün beş milyon ekmek çöpe atılıyor da devlet bu
nankörlüğü niçin cezalandırmıyor?
NİÇİN?.. Nüfusu patlayacak hale gelen İstanbul yaşanmaz bir şehir
haline geldi ama yeni inşaat, yeni meskenler konusunda çılgın bir
yarışma görülüyor. Şehir civarında on binlerce yeni bina yapılıyor.
Bunlar iskana açılınca İstanbul büsbütün yaşanılmaz hale
gelecektir. Bu gidişe niçin dur denilmiyor?
NİÇİN?.. Dünyanın bütün medenî şehirlerinde büyük kütüphaneler,
hattâ sadece Harvard Üniversitesinde on beş milyon kitaplık ve
belgelik muzzam bir kütüphane var da, İstanbul’da niçin
uluslararası çapta bir tek kütüphane yok?
NİÇİN?... Eton kolejini bitiren bir İngiliz genci Shakespeare’i
okuyabiliyor da, Türkiyede lise mezunu bir genç niçin ülkenin en
büyük klasik edibi ve şairi olan Fuzuliyi okuyup anlayamıyor?