Gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak İstiklal'e konuştu: İsrail başlangıçta HAMAS’ın doğuşu ile dindar ve laik Filistinliler arasında bir iç çatışma başlayacağını düşünüyordu. Evdeki hesap çarşıya uymayınca İsrail, Gazze Şeridi'ni kuşattı
Gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak İstiklal'e konuştu: Kudüs gibi İslam’ın ilk kıblesi olan mabedimize saldırı düzenlemekten vazgeçmeyen terörist ilan edilmiş kesimler; İslam alemini kedere, zulme boğma gayreti içerisindeler. İsrail başlangıçta HAMAS’ın doğuşu ile dindar ve laik Filistinliler arasında bir iç çatışma başlayacağını düşünüyordu. HAMAS öncesi Filistin direnişi büyük ölçüde Sol-Sosyalist hatta Marksist bir direniş cephesi idi. Evdeki hesap çarşıya uymayınca 2007’de İsrail, Gazze Şeridi`ni kuşatarak ambargo uygulamaya başladı.”
HESAP TUTMAYINCA SALDIRDI
“Kışkırtmalar sonucu yer yer El- Fetih ile HAMAS arasında çatışmalar başladı. 2008’de İsrail ile HAMAS arasında 6 aylık ateşkes ilan edildi. İsrail, HAMAS ile FJKÖ arasında çatışmaların şiddetlenmesini umut ediyordu. Bu olmayınca ateşkesin bitiminde İsrail, Gazze'ye saldırı düzenledi.”
Son günlerde hazin olaylarla gündeme oturan ve İslam dünyasını zulme ve acıya boğan olaylar zincirine bir de Kudüs eklenince; siyaset ve politikaya yıllarını vermiş, konulara evrensel bakış açısıyla değer ve anlam katan Abdurrahman Dilipak; gerek İslam aleminin genel politik kavramları ve tutumları; gerekse ülkemizin siyasi gündeminde tam da zamanında denilecek çarpıcı açıklamalarıyla biz okurlarına ışık tuttu. Gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak’la yazarımız Fatma Tüz Zehra Babürşah konuştu:
‘BATI HİÇBİR ZAMAN BOŞ DURMADI’
- Osmanlıdan günümüze Kudüs hadisesinin, tüm İslam aleminin üzülerek izlediği bir kriz haline geldiği bu günlerde sizin bakış açınız nedir, geçmişten günümüze bu kriz nasıl tırmanmştır? İsrail ve İngiltere ilişkilerinin günümüze olan kronolojik etkileri nelerdir?
Tarihten aktarılan bilgiler ışığında gözlemlemekteyiz ki, evet, batının dünyada 400 yıllık bir hükümranlığı söz konusu. Bu süreçte Kızılderililerin tümünü yok ettiler. Zencileri köleleştirdiler ve sarı ırkı sömürdüler. Yetmedi kendi içlerinde 100 yıl savaştılar. O da yetmedi, 1. Dünya Savaşı çıkarttılar. O da yetmedi, 2. Dünya Savaşı çıkarttılar, o da yetmedi adına soğuk savaş dedikleri 3. Dünya Savaşı çıkarttılar. Ellerinden gelse bir yüz yıla 4. Bir dünya savaşı daha sıkıştıracaklar.
- Savaşlardan, ırkların kırılmalarından ve kandan beslenen bir anlayış söz konusu demek istiyorsunuz?
Elbette, bakın bugün gelinen noktada, ABD ve AB’nin dünya gelirinin yarısına sahip olduğunu görüyoruz. Daha doğrusu 62 patron kendi başlarına dünya gelirinin yarısına sahipler. Yoksa ABD'de ve AB ülkelerinde de milyonlarca aç, evsiz, yoksul insan var. Yahudiler, Osmanlı idaresi altında olan Filistin topraklarında zaman zaman sorunlar çıkarttı. 1492'de gerçekleşen, Osmanlı topraklarına toplu Yahudi göçü dışında başka toplu göçler de yaşandı. Engizisyondan kaçan ya da ticaret için, buluşlarına destek bulmak için birçok Yahudi İstanbul’un yolunu tuttu. 2001’de bu göçlerin anısına 500. Yıl Vakfı kuruldu. İttihat -Terakki döneminde Abdulhamid’in, Alatini Efendi’nin evinde mecburi iskana tabi tutulması, İsrail Devleti için; Abdulhamid’e para teklif edilmesi, devletin borçlarının silinmesi teklifinin reddi, özellikle Abdulhamid’e karşı düşmanca komplolar kurulmasına sebep oldu. 1876’da ilk Osmanlı Meclisine, Kudüs`ten seçilen Filistinli vekillerin de yer aldıklarını görüyoruz! 1881’de Osmanlı yabancı devletlerin; Yahudilerin, Filistin haricindeki Osmanlı topraklarına yerleşmesine izin verildi. Bir yıl sonra da Filistin`e ilk Yahudi göçü başladı. 1888’de de Avrupa Devletleri Yahudilerin, Filistin topraklarına yerleşmesi için Osmanlı`ya baskı yapmaya başladı.
‘OSMANLI TOPRAK SATIŞINI YASAKLADI’
- Osmanlı anlaşıldığı kadarıyla, bu komploları ön görerek belirleyici tedbirler aldı.
Evet, 1891’de Filistin`de Siyonistlere karşı ilk protesto gösterileri yapıldı. Bundan bir yıl sonra da Osmanlı Devleti, Osmanlı vatandaşı olmayan Yahudilere, toprak satışını yasakladı. 1896 yılında Avusturyalı Siyonist lider Theodor Herzl; Yahudilerin tüm dünyada ezildiği ve acı çektiğini ileri sürerek "Yahudi Devleti" adlı kitabını yayımladı. Sultan 2. Abdülhamit; Herzl`in, Filistin`de bir Yahudi Devleti kurulması isteğini geri çevirdi. Bu olay aslında bundan sonraki süreç için bir kırılma noktası özelliği taşır.
- Siyonist toplumlar kendi içlerinde tarihte yerlerini koruyucu ölçüde belirli mücadeleler sergilemiş olmalılar?
Elbette. 1897’de 1. Siyonist Kongresi, İsviçre`nin Basel şehrinde toplandı ve Dünya Siyonist Örgütü kuruldu. Artık Yahudi Devleti için mücadelenin merkezi belli olmuştu. Osmanlı`da Jön-Türkler yönetime geldiğinde 2. Meşrutiyet ilan edildi. Bir yıl sonra "31 Mart Olayı" yaşandı. Abdülhamid azledildi ve ilk Yahudi şehri Tel-Aviv kuruldu. Bu Yahudilerin, Osmanlıya karşı kazandığı ilk zaferdir.
‘İNGİLİZLER İŞİN HEP BAŞINI ÇEKTİ’
- Osmanlının yıkılması elbette hazin ve tarihimize kanayan bir yara olarak iz bıraktı ki halen İslam devletleri dünya politikalarında zulüm görmeye maruz kalmakta.
Evet, mesela 1911’de ilginç bir durum ortaya çıktı. Al-Fatat gizli örgütü, Arapların Osmanlı`dan bağımsızlık ilan etmesi amacıyla kurduruldu. Bir yandan Ermeniler, bir yanda Rum Hristiyanlar, öte yandan Araplar; Osmanlıya karşı kışkırtılıyordu. Bu sürecin sonunda Paris`te 1. Arap Ulusal Kongresi toplandı. Dikkat edilirse, işin içinde İngilizler başı çekmekle birlikte; İsviçre, Almanya, Fransa bir şekilde bu olayların içine çekildi. 1914’de 1. Dünya Savaşı başladı, ardından 1916’da Mekke Emiri Şerif Hüseyin, Osmanlı`ya isyan etti. Filistin`de bir Yahudi Devleti kurulması için İngiltere, desteğini ifade eden Balfour Deklarasyonu`nu yayınladı. Kudüs`teki Osmanlı Ordusu İngilizlere teslim oldu. Kudüs ve Şam müdafaası; Çanakkale’yi savunan Liman Von Sanders ve Mustafa Kemal’in komutasındaydı. İngilizler Belfaur Deklerasyonu ile Filistin topraklarında bir Yahudi Devleti kurulmasına kapı aralarken; Yine İngiltere ve Fransa Sycos-Picot anlaşması ile Suriye’nin kurulmasına kapı araladı.
İSRAİL, FİLİSTİNLİLERİN TOPRAKLARINA EL KOYDU
- Filistin sorunu Batı’nın rolü nedir?
1918’de 1. Dünya Savaşı sona erdi. 1919’da Versay Barış Görüşmeleri başladı. Aynı yıl 1. Filistin Ulusal Kongresi, Balfour Deklarasyonu`nu reddetti ve bağımsızlık isteğini ilan etti. Bunun ardından 1920’de Filistin'de, İngiliz yönetimi kuruldu. 1922’de Filistin'de yapılan ilk nüfus sayımına göre nüfusun % 11'i Yahudi idi. ABD, İngiltere ve Fransa’nın desteğinde tehcir ve iskan politikası ile nüfus profili hızla değişti. 1937’de Filistin`i Arap ve Yahudi Devletleri arasında paylaştıran “Peel Komisyonu Raporu” yayımlandı. 1939’da İngiliz MacDonald Hükümeti, bir Yahudi Devleti kurulmasına karşı karar aldı. Bu karardan hemen sonra da 2. Dünya Savaşı başladı. Bu arada Hitlerin, Yahudi göçü politikası ile Filistin’e, Yahudi göçü zorunlu hale geldi. BM 1948’de İsrail Devleti kurulduğunda hemen bunu tanıdı. Daha sonra, IRGUN ve STERN GANG Siyonist örgütleri; Kudüs`teki Kral Davut Oteli`ni bombaladı. Bu olaydan sonra terör faaliyetlerine hız verildi. Bu gelişmelerin ardından 1947’de Filistin konusunda BM Özel Komitesi kuruldu ve 181 sayılı kararla Filistin`in, Arap ve İsrail Devletleri arasında ikiye bölünmesi fikri ortaya atıldı. 1948’de İsrail`in bağımsızlığını ilan etti ve hemen ardından 1. Arap-İsrail Savaşı başladı. Bir yıl sonra taraflar arasında Rhodes Ateşkes Anlaşması imzalandı. Ama 1950’de İsrail, yerlerinden edilmiş Filistinlilerin topraklarına el koydu ve Batı Şeria, Ürdün`le; Gazze Şeridi ise Mısır`la birleşti. 1955’de İsrail, Gazze’de katliam yaptı. 1956’da Nasır`ın, Süveyş Kanalı`nı millileştirmesi üzerine İsrail, Fransa ve İngiltere; Mısır`a savaş ilan etti. 1957’de İsrail, ABD'nin baskısıyla Sina Yarımadası ve Gazze`yi, Mısır`a geri verdi. 1959’de El-Fetih, Yaser Arafat ve arkadaşları tarafından kurtuldu. Ardından Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kuruldu.
‘FİLİSTİN DAVASI MİLLİYETÇİ HAREKETE DÖNÜŞTÜ’
- Filistin davasında Yaser Arafat’ın rolü nedir?
Filistin’de güç birliğinin oluşmasında rahmetli Yaser Arafat’ın büyük önemi olduğunu biliyoruz ve kendisini rahmetle yad ediyoruz. Gelinen noktada, Filistin davası sistematik bir şekilde sol-sosyalit ve milliyetçi bir harekete dönüştü. Bu politika ile Filistin ve Kudüs davası, İslam dünyasının gözünde yalnızlaştırıldı. 1969’da Arafat, FKÖ liderliğine geldikten birkaç yıl sonra, Mısır ve Suriye, işgal edilen toprakları geri almak amacıyla İsrail`e saldırdı. Böylece Yom Kippur Savaşı başlamış oldu. Orta Doğu için Cenevre Konferansı toplandı. 1974’de BM ve Arap Birliği, FKÖ`nü Filistinlilerin yegâne meşru temsilcisi olarak tanıdı. Yaser Arafat BM`de konuşma yaptı. Daha sonra FKÖ`nün, BM Güvenlik Konseyi`ne erişimine izin verildi. Siyonizmi bir tür ırkçılık olarak tanımlayan BM kararı alındı. BM Güvenlik Konseyi, Yahudi yerleşimlerini illegal olarak değerlendirdi. Avrupa Ekonomik Topluluğu, Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkını tanıdı ve İsrail`in işgal ettiği topraklardan çekilmesi çağrısında bulundu. İsrail, “Kudüs Yasası” ile Kudüs'ü bir bütün olarak başkenti ilan etti.
2. İNTİFADASI BAŞLADI
- HAMAS ne zaman kuruldu ve HAMAS’ın kurulmasından sonra neler yaşandı?
1981’de İsrail, Irak`ta ki nükleer tesisleri ve Beyrut`u bombaladı. Enver Sedat, düzenlenen suikastta öldürüldü. 1988’te HAMAS kuruldu. Ardından “Bağımsız Filistin Devleti” ilan edildi. 1993’te İsrail ve Filistin arasında 1. Oslo Anlaşması imzalandı ve Filistin Yönetimi kuruldu. İki yıl sonra 2. Oslo Anlaşması imzalandı. İsrail devlet adamı İzak Rabin, suikast sonucu öldürüldü. 1996’de Filistin`de ilk kez seçimler yapıldı. Yaser Arafat, devlet başkanı seçildi. İsrail`de Netanyahu seçimleri kazandı ve başbakan oldu. 2000’de Ariel Şaron`un Mescid-i Aksa`ya girmesiyle 2. İntifada veya El-Aksa İntifadası başladı. Ariel Şaron, İsrail seçimlerini kazandıktan sonra, Filistin`le olan barış görüşmelerini sona erdirdi. ABD'de 11 Eylül Saldırıları düzenlendikten sonra, İsrail, Batı Şeria`yı yeniden işgal etti. Bunun üzerine ABD, barış görüşmeleri için bir `Yol Haritası` önerdi. 2003’de yol haritası taraflarca kabul edildi. Filistin Kanununda değişiklik yapılarak başbakanlık makamı kuruldu. 2004’de Şeyh Ahmed Yasin ve Abdülaziz Rantisi, İsrail füzeleriyle katledildi. Yaser Arafat şaibeli bir şekilde öldü ve Mahmud Abbas, başkan olarak seçildi. 2005’de de Filistin'de El-Fetih, seçimleri kazandı ve Mahmut Abbas, devlet başkanı seçildi.
‘EVDEKİ HESAP ÇARŞIYA UYMADI’
- Günümüzde isimleri sıkça değişen, örgütler türemekte. Gayeleri aynı olan bu grupların yalnızca isimleri değişiyor! DEAŞ, PYD, YPG. örnekleri çoğaltmak mümkün! Bu durumda gerek İngilizler ve de batı politikaları ülke içerisinde azınlık konumunda olan şiddet yanlısı kesimleri, anarşiye hizmet ettirerek ve iç savaş politikaları izleyerek sömürge elde etmekteler
Bakın, 2006’da beklenmedik bir şey oldu ve HAMAS`ın parlamento seçimlerini kazanması ile dünya, HAMAS`a ambargo uygulamaya başladı. İsrail- Lübnan Savaşı çıktı. İsrail başlangıçta HAMAS’ın doğuşu ile dindar ve Laik Filistinliler arasında bir iç çatışma başlayacağını düşünüyordu. HAMAS öncesi Filistin direnişi büyük ölçüde Sol-Sosyalist hatta Marksist bir direniş cephesi idi. Evdeki hesap çarşıya uymayınca 2007’de İsrail, Gazze Şeridi`ni kuşatarak ambargo uygulamaya başladı. Ama yine de kışkırtmalar sonucu yer yer El- Fetih ile HAMAS arasında çatışmalar başladı. 2008’de İsrail ile HAMAS arasında 6 aylık ateşkes ilan edildi. İsrail, HAMAS ile FJKÖ arasında çatışmaların şiddetlenmesini umut ediyordu. Bu olmayınca ateşkesin bitiminde İsrail, Gazze'ye saldırı düzenledi. Günümüzde de halen Kudüs gibi İslam’ın ilk kıblesi olan mabedimize saldırı düzenlemekten vazgeçmeyen terörist ilan edilmiş kesimler; İslam alemini kedere, zulme boğma gayreti içerisindeler.
‘GENÇLERİMİZE AĞIR YÜKLER DEVREDİYORUZ’
- Özel görevleri yıllarca omuzlamış bir siyaset adamı, dünya politikalarının detay konularına ışık tutarak bizleri aydınlattı, ilginize teşekkür ederiz. Değerli vaktinizi bizlere armağan ettiğiniz için minnettarız efendim.
İçerisinden geçmekte olduğumuz bu hassas dönemde ülkemizin ve milletimizin dinamitlerine sahip çıkmak üzere; bu konuda gençlerimize ağır yükler devrediyoruz, tarihi bilgilerini hep taze tutsunlar, unutkanlık ve gaflet içerisine düşmesinler, bu bize ve vatanımıza sunulacak en büyük teşekkürdür.