ABD İLE YENİ DÖNEM
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’nin yeni başkanı Trump’la yaptığı telefon görüşmesi konusundaki açıklamalar Türk-ABD ilişkilerinde yeni bir dönem başlayacağının işaretlerini veriyor.
Beyaz Saray çevreleri Erdoğan ile yapılan görüşmeyi “Bugüne kadar yapılan görüşmeler içinde en samimi ve verimli olanı” diye niteliyorlar.
Erdoğan’ın güçlü bir lider, Türkiye’nin de önemli bir ülke olduğunun altını çizerek “böyle değilmiş gibi davranamayız” diyorlar.
Türkiye’nin Orta Doğu meselesinin merkezinde olduğunu kabul ediyorlar.
Seçildiğinde ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye yapan Obama’nın son döneminde Türkiye’yi görmezden gelen, hiçe sayan, özellikle Suriye sorununun dışında tutmaya çalışan bir ABD vardı.
Şimdi bu politikanın yerini, Türkiye’yi göz ardı etmeyen, yok saymayan, bölgedeki rolünü ve etkisini önemseyen bir ABD’nin alması bekleniyor.
Özellikle 15 Temmuz sonrasında büyük yara alan ilişkilerde yeni bir sayfanın açılacağı belirtiliyor.
Bunun en somut göstergesi CIA’nin yeni direktörü Mike Pompeo’nun ayağının tozuyla ilk ziyaretini Türkiye’ye yapması.
Gözler şimdi Başkan Trump’ın “Gönderiyorum, detayları onunla görüşürsünüz” dediği CIA patron ile yapılacak görüşmelerde.
***
Malum, ABD başkanlık seçimleri öncesinde CIA Trump’a karşı bir politika izlemişti. CIA’nın önceki patronu John Brennan başkan seçildikten sonra bile Trump’a kafa tutmuş, yeni başkanın Rusya politikasını eleştirmişti.
Seçimler öncesinde Trump aleyhindeki belge ve görüntülerin sızdırılmasında da CIA parmağının olduğu öne sürülmüştü.
O yüzden Trump göreve gelir gelmez ilk operasyonu CIA’de yapmıştı.
***
CIA, Türk-ABD ilişkilerinin limonileşmesinin de baş aktörlerinden.
Özellikle 15 Temmuz’da aralarında CIA’e hizmet veren Prof. Henri Barkey’in de bulunduğu bir grubun darbe günü Büyükada mesaisi epeyce tartışılmıştı.
Muhtemelen bunlar bir bir sorulacak.
İncirlik üssünün darbedeki rolü ve üssün sivil konukları da gündeme gelecek.
Türkiye’nin iadesini istediği bir zatın gizlice İncirlik’e getirilip darbe planlarını koordine edip etmediği hususunda bilgi alınacak.
Buna benzer bir yığın dosya konuğun önüne konacak.
FETÖ ile ilişkiler sorgulanırken FETÖ liderinin iadesi istenecek.
Tabii Suriye’de PYD’ye desteğin durdurulması talep edilecek.
Terörle mücadelede istihbarat paylaşımının daha ciddi ve samimi bir şekilde devam etmesi hususu da ele alınacak.
***
Hep söylüyoruz.
Uluslararası ilişkilerde daimi dostluklar yoktur, milli menfaatler vardır.
Her ülke dış politikasının yörüngesini kendi ulusal çıkarları doğrultusunda belirler.
ABD Türkiye ilişkilerinde başlayan yeni dönemi de bu perspektifte ele almak gerekir.
Eğer ABD için, elinin altındaki bir FETÖ daha avantajlıysa FETÖ’nün iadesi konusunu bir süre daha sürüncemede bırakabilirler.
FETÖ’yü kendi çıkarları için bir koz olarak tutacaklardır.
İade karşılığında bazı taleplerde bulunabilirler.
Ancak Türkiye mi, FETÖ mü tercihinde kalırlarsa Türkiye’den yana tavır alacaklardır.
***
Türkiye ile ABD arasında resmi ilişkilerin başlangıcı olarak 1830’da imzalanan Ticaret Anlaşması kabul edilir.
ABD’ye “en ziyade müsaadeye mazhar” ülke statüsü veren, yabancılara tanınan haklara ilave yeni imtiyazlar veren, ABD ticaret gemilerine boğazlardan geçiş serbestisi tanıyan 9 maddelik bu anlaşmanın bir de gizli maddesi var.
Ancak ABD Senatosu bu antlaşmayı kabul ederken “Osmanlı donanması için ABD’nin maliyet fiyatına gemi inşa etmesi, ABD’li mühendislerin İstanbul Tersanesinde gemi inşası konusunda teknik desteklerde bulunması”na yönelik gizli maddeyi onaylamamıştı.
Bunun üzerine Padişah II. Mahmut’un gösterdiği tepki manidardır:
“Frenklerin âdetleri; kendilerinin mukaddemâ söyledikleri sözden nükûl etmeğe asla utanmazlar hemen kendilerine menâfi’i olacak maslahat ne ise tervice bakarlar .”
Yani “Batılılar, kendi çıkarları için daha önce verdikleri sözden caymaktan asla utanmazlar.”
Meseleyi bu çerçevede değerlendirmekte yarar var.