Arap baharı, Tunus, Libya, Mısır ülkelerinden yönetimlerin değişmesi sonucunu doğurmuş; Suriye ise demokrasi talep eden halk hareketleri başlamıştı,

5 ocak 2016 tarihli yazımı (http://www.haberkita.com/kose-yazisi/abd-arap-ilkbaharini-neden-sonbahara-cevirdi-1/289003) “Arap baharı, Tunus, Libya, Mısır ülkelerinden yönetimlerin değişmesi sonucunu doğurmuş; Suriye ise demokrasi talep eden halk hareketleri başlamıştı, işte tamda bu esnada yol kazası oldu. Arap baharı, ilkbahar olmaktan çıktı, sonbahar olmaya başladı.” cümlesi ile bitirmiştim. Arap baharında her şey yolunda giderken, 11 eylül 2012 tarihinde, Libya’nın Bingazi şehrinde, ABD Libya büyükelçisi, İslam’a hakaret içirikli olan bir filmin protesto göresi esnasında, atılan roket ile öldürüldü; daha sonra ki dönemde Mısır’ın devrimden sonra seçilmiş ilk Cumhurbaşkan’ı Mursi’nin İsrail’le olan ilişkilerinde açıkça Hamas’tan yana tavır alması, ABD’nin seçimle gelen İslamcı hükümetlerin uygulamalarının, laik uygulamalardan uzak, onlara göre radikal İslamcı uygulamaların hayata geçirilmesi olarak nitelendirilmesi sonucuna neden oldu. Amerika, Libya büyükelçisinin öldürülmesini, bizzat desteklediği Arap baharı’nın kendi aleyni dönmesinin işareti olarak gördü.

İsrail, Amerika’nın Arap baharını destelemesine karşı idi. Onlara göre İslamcı hükümetlerin iktidara gelmesi, kendi ülkesinin varlığını tehlikeye sokacak bir durumdu. Fakat ABD, Arap baharının, Ortadoğu ve Afrika’daki Arap devletlerine demokrasinin getirmesini -bir önceki yazıda anlattığım nedenlerle- çıkarlarına uygun görüyordu. İsrail’in tepkisine rağmen, Türkiye ile stratejik ortaklık yapmak istiyordu. Bu nedenle de, İsrail’in Türkiye’den özür dilemesini sağlamıştı. İsrail, tabiî ki kendisine rağmen ABD tarafından desteklenen Arap baharını, kösteklemek istedi. Arap baharını sona erdirip, eski kayıtsız şartısız, İsraillin destelendiği politikalara dönülmesini istiyordu.

İşte bu dönemde, 100 İsrail’li bağışçıdan 5 milyon dolar yardım alınarak, Sam Bacile tarafından çekilen “ Müslümanların masumiyeti” adlı filmin, peygamberimize hakaret içermesi dolayısı ile Müslüman ülkelerde, halkın tepkisine yol açtı. Bir çok gösteriler yapıldı. Bu gösterilerde Amerikan bayrakları yakıldı, Libya’da Amerikan büyük elçisi öldürüldü. Filme en büyük tepki, Mısır, Tunus ve Libya halklarından geldi. Netice olarak, yönetmeni tarafından da “provokatif bir siyasi tutum için yapıldığı” itiraf edilen film amacına ulaşmıştı. Batıda, filme gösterilen tepkiler sonucundaki olaylar tepkiyle karşılanarak, terör olarak nitelendirildi. En başta Amerika’da olmak üzere, batı ülkelerinin iktidarlarına karşı, İslamcı hükümetlerin iktidara gelmesi sonucunu doğuran arap baharını desteklenmesine kamuoyu baskısı oluştu. Arap baharının desteklenmesine karşı oluşan batı kamuoyundaki muhalefet, ABD’de etkisini gösterdi. ABD bizzat kendi desteklediği arap baharının, sonbahara dönüşmesi yönünde karar alarak, politika değiştirdi. Böylece İsrail’in istediği arap baharı karşıtı, baskıcı arap yönetimlerinin desteklenmesi politikalarına geri dönüldü.

Amerika’nın Arap baharı kaşıtlığı politikalarına başlaması ile birlikte, Mısırda mursi yönetimi devrildi, Hafter’in (Amerikanın desteği var) ortaya çıkması ile Libya fiilen ikiye bölündü, Tunus’da Gannuşi’nin kurucu liderliğini yaptığı NAHDA iktidardan kendi isteği ile ayrılmak zorunda kaldı. Bu ülkelerde, diğer arap ülkelerinde İslamcı söylemleri olan halklar baskı altına alınmaya başladı. Tabii Suriye’de başlamış olan İslamcı nitelikli direniş hareketleri de desteklenmekten vazgeçildi. Suriye’deki başlamış olan demokrasi içerikli talepler sonucu oluşan ayaklanmalarda, Suriye yönetiminin aşırı güç odaklı tepkisi sonucu sonu gelmez bir iç savaşa dönüştü.

Türkiye, arap baharının Amerika ve diğer batı ülkeleri tarafında desteklenmesinden vazgeçilmesi sonucunda, daha önce desteklediği İslamcı söylemleri olan hareketleri desteklemekte yalnız bırakıldı. Tek başına kalan Türkiye, Suriye’de başlamış direniş hareketlerini desteklemeye devam etti. Mısır’da Mursi’ye darbe yapan Sisi yönetimine açıkça karşı çıktı. Batıyı açıkça suçladı. En sonsöz olarak da ‘DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR” dedi. Arap baharını desteklemekten hiçbir zaman geri durmayan AK parti yönetimi, bu nedenlerle gezi olayları ve diğer iktidardan devirme operasyonlarına maruz kaldı.

Dünya beşten tabii ki büyüktür ve üstelik Allah dünyada ki bütün iktidarlardan daha büyüktür. İlkeli duruş sergileyen Türkiye’ye Allah mutlaka yardım edecektir. Çünkü Allah zulme karşı mücadele eden Müslümanlara pozitif ayrımcılık yapar. Bu durum ayetlerle sabittir. Yeter ki sabredelim ve dua edelim…