İki kapılı bir handa, girdiği kapıdan çıkış kapısına doğru yürüyen ve yürürken tefekkür ve temaşa eyleyen bir garip yolcuyum. Öyle bir garip yolcu ki, “ilim, irfan ve hikmet” ile yol almaktadır.
1-Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
İki kapılı bir handa, girdiği kapıdan çıkış kapısına doğru yürüyen ve yürürken tefekkür ve temaşa eyleyen bir garip yolcuyum. Öyle bir garip yolcu ki, 'ilim, irfan ve hikmet' ile yol almaktadır. Son ana kadar işte bu minval üzere ilerlemek isterim.
2-Geçmişte yaptığınız en belirgin işler nelerdir? Şu anda temel uğraşınız nedir?
Evlat, öğrenci, memur, eş ve baba olmak. Şu anda yine evlat, yine öğrenci, yine memur, yine eş ve yine babayım. Hayat şiarım 'Ya öğrenen ol, ya öğreten ol, ya dinleyen ol ya da ilmi seven ol. Fakat sakın beşincisi olma. Yoksa helak olursun' Hadis-i Şerif'i doğrultusunda yaşamak. Temel uğraşım ilim öğrenmek, ilim öğretmek, ilim dinlemek ve ilmi sevmektir. Hayat boyu öğrenci olduğumun şuurundayım ve öğrendikçe genç kaldığımın farkındayım. Bir insanın yaşlılığı için bedensel yaşının önemi yoktur. Yeni bir şey öğrenmeyen ve hayatında ilim ve irfan olmayan kişi yaşça genç de olsa yaşlıdır. Her daim yeni bir şey öğrenen ve hayatında her daim ilim ve irfan olan kişi yaşça ihtiyar olsa da genç sayılır.
3-Sizi hayatta bir adım öne taşıyan şeylerin neler olduğunu düşünüyorsunuz?
İçimdeki sevgi ve merhamet. İşte bu iki duygu bende olduğu sürece her daim bir adım daha öne çıkarak menzilime doğru ilerlerim ki, o menzil iyilerin ve doğruların vardığı yerdir. Dünya'da en büyük ihtiyaç da sevgi ve merhamettir. Bu ikisi olduğu müddetçe kesinlikle Dünya bir gülistan ve sanki bir cennet bahçesi olacaktır.
4-Bir sloganınız var mı?
'Allah'a güven, çalışmaya sarıl ve elde ettiğin duruma razı ol.' Bu sloganı belki fark etmişsinizdir Üstadım Mehmet Akif Ersoy'dan aldım. Üstadımın şiiri şöyledir: 'Allah'a dayan, say'e sarıl, hikmete ram ol. Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.' Biz de elimizden geldiğince çalışıyor ve çabalıyor, Yüce Rabbimize en başta istinat ediyoruz ve elde ettiğimiz sonuca rıza gösteriyoruz.
5-Ruhunuzu besleyen bir şey veya bir şeyler var mı?
'Akıbet iyilerin ve doğrularındır' müjdesi her daim ruhumu besler ve geleceğe umutla bakmamı sağlar. Gerçekten de 'niyet iyi, akıbet iyi' bizim düsturumuzdur.
6-Mümeyyiz vasıflarınızdan hareketle yaşamınızın anlamını nasıl özetlersiniz?
Sessiz-sedasız, reklamsız-gösterişsiz ve kimseye zarar vermeden, ancak mümkün olduğunca çok varlığa, çok kişiye, canlı, cansız nice varlığa fayda sağlayıp şan-şerefle bu Dünya'dan ayrılmak. 'Şu gök kubbede hoş sada bırakmak' temel maksadımdır. Geldik ve gidiyoruz. Ne gelmek elimizde, ne de gitmemek elimizde. Bu bilinçle gelmek ve gitmek arasındaki bu hayatta en güzel ve en faydalı işleri yerine getirerek ayrılmak istiyorum bu Dünya'dan. Olur inşallah.
7-İleriye dönük neler planlıyorsunuz?
İnsanlığa ve canlı-cansız Dünya'daki tüm varlığa fayda sağlayacak hizmetler gerçekleştirmek. Bu hizmetleri şair yazar, kamu yönetiminde denetçi ve yönetici olarak yerine getirmek istediğim gibi ileride nasip olursa siyaset alanında da hizmet etmek istiyorum. 'Hak ve Halk için siyaset şiarımdır.' Hak adına ve Halk namına düşündüğüm siyaseti, adalet içerisinde yerine getirmek isterim.
8-Hayatta neyin peşinden koşuyorsunuz?
Adalet, ahlak ve doğruluk üzere yaşamak, sırat-i müstakim üzere ilerlemek. Hayatta en güzel ve en istenilecek durum, Sırat-ı Müstakim üzere yaşamaktır. Yüce Rabbim inşallah nasip eylesin. Bir önceki soruda belirttiğim hedefin peşinde koşuyorum. Koşmak değil esasında, o hedef için ilerliyorum. Yavaş yavaş, kendinden emin bir şekilde yürüyorum. 'Niyet iyi, akıbet iyi' düsturundan kuvvet alıyorum.
9-Asla yapmam dediğiniz bir şey var mı?
İftira atmak, yalan söylemek ve varlıkları hakir görmek asla yapmayacağım şeylerdir. Şu fani ve alçak Dünya'da iftira, yalan ve kibir en alçak fiillerdendir. Allah bu alçaklıktan bizleri muhafaza buyursun.
10-Özünüzden kaybetmek istemediğiniz neler var?
Vefa duygusu, merhamet duygusu, karşılıksız sevmek, heyecan duygusu ve umut duygusu. Vefa, merhamet, menfaatsiz çalışmak, çalışma ve hizmet etme heyecanı ve geleceğe umutla bakmak, budur işte en mutlu insanın özellikleri. Yüce Rabbim nasip eylesin.
11-Gençlik yaşlarınız üzerinizde konuşursak neler söyleyebilirsiniz?
Bir yönüyle ideal olarak gördüğüm ve bu günlerde aradığım, özlem duyduğum yaşlardır. Diğer yönüyle cehalet, hatta delilik yıllarıdır. Vatan, Millet, Ülke ve Devlet için yüksek heyecan duyduğumuz yıllardır gençlik yılları. Gitgide hayat bizi törpüledi ve eski heyecanlarımız azaldı. Ancak bazen yanlışlar da yapıyorduk. Öfke, sinir ve gerginlikle çok da hata işledik. O nedenle cehalet ve delilik yılları diyorum. Tabi delilik derken bir Hadis-i Şerif'e istinat ediyorum. Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: 'Gençlik, delilikten bir şubedir.'
12-Şu andaki yaşınızda kendinizi her yönden değerlendirecek olsanız neler söylerdiniz?
Daha iyiye, daha güzel, daha doğruya gittiğimi, hatalarımdan ders çıkarttığımı hissediyor ve umutla çok daha iyi, çok daha güzel ve çok daha doğru işler başarabileceğime inancım artıyor. İnsanoğlu elbette hatalardan ve kusurlardan arınmış değildir. İnsanız hata işleriz. Ancak hatada ısrar etmek yanlıştır. En güzeli de aklımızı kullanarak hiç hata işlememektir. Şu andaki yaşımda bir de şunu öğrendim: 'İnsanları olduğu gibi kabul etmek ve onların bana ya da başkasına karşı işledikleri hataları çok da büyütmemek ve affedici olmayı ön planda tutmak.' Affeden mutludur. Tabi bazı hatalar affedilmez. Onlar bizim kırmızı çizgilerimizdir. Vatan ve Milletimize karşı ihanet affedilmez. Şahsımıza, iffetimize, namusumuza ve karakterimize yöneltilen saldırılar elbette karşılıksız kalmaz.
13-Sizce yaşamı değerli kılan şey nedir?
Kardeşlik ve dostluk, adalet ve hakkaniyet. Bu hayatın gerçekten anlamı dostlarla ve arkadaşlarla güzeldir. Zaten kardeşlik de hepsinin üstünde bir değere sahiptir. Hayat şiarım: 'Dostları çoğaltmaktır.'
14-Değerleriniz nelerdir?
Milli ve manevi yükselişimizi sağlayan, köklerimizden gelen ananelerimiz ve hoşgörü, sevgi, iyilik ve doğruluk, misafirperverlik, menfaatsiz davranışlar, yardımseverlik ve dayanışma duygularımız mühimdir. Değerlerimize sahip çıktıkça ve çocuklarımız ile gençlerimize bu değerleri aşıladıkça geleceğe umutla bakarız.
15-Hangi hataları kabul edip hangilerini kabul etmezsiniz?
Vatanın ve milletin dirlik ve birliğine yönelik ihaneti asla affetmem. İnsanın şahsiyet, namus ve karakterine yönelik her türlü saygısızlığı asla affetmem. Dinime, vatanıma ve milletime yapılan saygısızlığı asla affetmem, ancak, şahsıma yapılan kusurları, eğer namus, iffet ve şahsiyetime bir saldırı değilse affedebilirim. Namus, iffet ve şahsiyetime saldırıları asla affetmem. Böylece, on ikinci soruda belirttiğim noktaları ve altı çizilmesi gereken hususları burada da tekrar belirtmiş oldum. Bunda hikmet var. Çünkü bu husus hassas ve ayrıntılı olarak açıklanması gereken bir konudur.
16-Kendinizde neyi değiştirmek istersiniz veya eklemek istersiniz?
Aceleci tavrımı daha temkinli ve daha dikkatli olacak şekilde değiştirmek isterim. Ayrıca daha çok kitap okumayı, daha çok tarihi bilgilerle donanmayı isterim. Daha sabırlı olmayı, daha çok tefekkür ehli olmayı isterim.
17-Biyografinizi bir kitap, dergi ya da internet sitesinde yayınladınız mı? Yayınladıysanız güncelliğini nasıl koruyorsunuz?
Ben bir internet sitesinde biyografimi yayınladım. Ancak güncel değil. Bunun dışında bazı kitaplarda ve şair yazarların tanıtıldığı kitaplarda biyografim yayınlandı. Kitap olarak yayınlanmadı. Elbette biyografimin kitap ya da internet sitelerinde yayınlanmasını isterim.
18-Adınızın ve soyadınızın bir öyküsü var mı? Size niçin bu isim verildi?
Adımın elbette verilme nedeni vardır. Dedem Hacı Murteza Evliya, Hoca ve Kuran Aşığı, hayatını Kuran İlmine adamış ve Kuran-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler ışığında yaşayan bir Zat'tır. İsmimi kendisi vermiş ve Sevgili Peygamber Efendimizin (asm) hatrı ve O'nun (asm) isminin yaşatılması için bu isim şahsıma takdir edilmiş. Soyadımız Osmanlı'dan bir hatıradır. Bu isim 'Sandal' kumaşından gelir. Denizdeki ya da göldeki sandal değil, bir kumaş türü olan sandal'dan gelir soyadımız. Cedlerimizden (atalarımızdan) bir büyüğümüz Osmanlı'da subay olarak görev yaptığı sırada 'sandal kumaşının' askerlere dağıtımından sorumlu olduğu için bu soyadı Osmanlı'dan beri bizim ailenin lakabıdır ve bu lakap Cumhuriyet döneminde soyada dönüştürülmüştür. Ahmet Sandal olarak ismimden ve soyadımdan oldukça memnunum elhamdülillah. Sandal aynı zamanda kokusu hoş, ancak odunu çok sert bir ağaç türüdür de.
19-Sizce Türkiye Cumhuriyeti'nin anlamı nedir? T.C. mi, kerim devlet mi? Yoksa başka bir şey mi?
Türkiye Cumhuriyeti ezel-ebed müddet bir Devlet'tir. Osmanlı'nın devamıdır. Türkiye Cumhuriyeti elbette bir cevher ve korunması gereken en kıymetli değer'dir. Bunun tartışması dahi olmaz. 'Allah devletimize zeval vermesin' sözünü en büyük dua ve en başta gelen talep olarak bildik. Devleti olmayanlar namuslarını da koruyamaz. Devlet namus'tur. Tabi her daim hata ve kusur olduğu gibi Devlet yönetiminde tarihte de hata ve yanlışlar vardır. Bundan 80-90 sene önceki o hata ve yanlışları artık görmek istemiyoruz. Devlet ve Millet birbirleriyle tam olarak kaynaşmalıdır.
20- Bize kısaca ailenizden ve bu arada kendinizden daha ayrıntılı bahseder misiniz?
Memleket olarak doğduğum yeri sorarsanız Pazarcık. Kahramanmaraş'ın şirin bir ilçesi. Pazarcık'a, Kahramanmaraş'tan gelmişiz. Aslımız Kahramanmaraş'lıdır. Sandalzade olarak bilinen bir aileye mensubum. Annem Besni'lidir. 7 kardeşin üçüncüsüyüm. 1965 yılında doğdum. Babam geçimini Marangozlukla sağlardı. 15 yıl kadar önce emekli oldu. Annem 2007 yılında vefat etti. Allah (cc) rahmet eylesin. Canım Annem, birçok Anadolu kadını gibi çileli bir hayat yaşadı. Babam da elinden emektar bir kişidir. Hayatı boyunca hep çalışarak yaşadı. Babam gibi Ben de el sanatlarıyla ilgilenmeyi ve marangozluk mesleğinde ürünler üretmeyi çok isterdim. Ancak, elim el sanatkarlığına yatkın değil. Sanatkar olamadığımız için okuduk. Pazarcık Lisesi'nden sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdim. Çocukluğumdan beri edebiyata ve özellikle de şiire karşı ilgim vardır. Şiire 13 yaşında başladım. Ortaokul, lise, üniversite yıllarında çok şiir yazdım. 1987 yılında memuriyete başlayınca biraz mola vereyim dedim. Bu mola uzun sürdü. Yazmaya tekrar 2000'li yıllardan sonra başladım. Bu tarihten sonra edebiyat alanındaki çaba ve çalışmalarımı artırdım. 17 adet kitap çıkarttım. Kitaplarım birçoğu şiir kitabıdır. Ayrıca kişisel gelişim ve roman tarzı kitaplarım da vardır. Ayrıca, fertlerde içsel gelişim ve ruhi olgunluk sağlayacak görüş ve düşüncelerimi de çeşitli yayın vasıtalarıyla topluma aktardım. Kamu yönetiminin geliştirilmesi, adil idare, ahlaklı nesil meydana getirme, ailenin güçlendirilmesi, temiz ve güzel çevrede yaşamak için gerekli olan şartlar hususunda da eserler, çalışmalar gerçekleştirdim. Elhamdülillah, bu doğrultuda birçok kitap yayınladığım gibi, makale ve köşe yazısı da yazdım. Onlarca seminer ve konferans sundum. Yukarıda da belirttim. Edebiyat ve şiir konusunda, ta çocukluk yıllarıma giden ilgi ve sevgim vardır. Evliyim. Mehmet, Ebru Nur ve Abdurrahman Taha isminde üç çocuk babasıyım. Ahmed Fuad ve Zeynep Ebrar isminde iki torunum var. Maşallah.
21-Hobileriniz ve sizi tanımlayacak özellikleriniz nelerdir?
Yüzme, müzik dinleme, sportif faaliyetler yanında, avcılığa karşı olsam da balık tutmayı severim. Bunlardan başka kitap okumak benim en büyük hobimdir. Yazı yazmak da zaten ruhumuzda var. Bunların yanında tefekkür ve temaşa, yani Dünya'yı temaşa ve hayatı tefekkür ben de önemli bir alışkanlıktır.
22-En büyük hayaliniz ve gerçekleştirmek istediğiniz projeleriniz nelerdir?
Çocukların ve gençlerin mutlu olduğu ve geleceğe umutla baktığı bir Ülke en büyük hayalimdir. Bunun için öncelikle eğitimde ve toplumsal alanda köklü reformlar (özgürlük, demokrasi, ekonomik ve kültürel kalkınma hamleleri) düşünmekteyim. Sanayi ve teknoloji ile tarım ve gıda alanlarında ilerleme sağlamalıyız, enerji kaynaklarımızı çoğaltmalıyız. Savunma sanayimizi güçlendirmeliyiz. Bunlar üzerine projelerim var.
23-Şu anda yaptığınız işin dışında ne iş yapmak isterdiniz?
Şu anda denetçiyim. Yönetici olmak isterdim. Denetçilerin eğer uhdelerinde ehliyet, liyakat ve ilim var ise başarılı yönetici olacaklarına inanıyorum. Yüce Rabbim bizlere adil yönetim nasip eylesin.
24-Hiç kimsenin göremediği, bilmediği bir özelliğiniz var mı? Varsa bugüne kadar niçin gizli kaldı?
Hiç kimsenin göremediği, bilmediği bir özelliğim yok. Bilakis dobra dobra yaşadım ve A planı dışında kafamda hiçbir zaman dostlarıma B planı düşünmedim. Düşmanlarıma da B planım olmaz. 'Neysem onu ifade ederim' ve 'kimseye tuzak düşünmem.' Ancak 'düşmanlarımdan daha akıllı, dostlarımdan daha merhametli olmaya gayret ederim.' İnsanları severim Yaradan'dan ötürü. Bu şuur doğrultusunda Allah'ın izniyle hiçbir kimseye zarar vermek istemem.
25-Hayatta en çok kıymet verdiğiniz şey nedir?
Ailem, Annem ve babam ile eşim, çocuklarım ve kardeşlerim en değer verdiğim kıymetlilerimdir. Bu temel değerim yanında elbette Vatanım, Devletim ve Milletim en büyük kıymete sahiptir. Tüm canlılar ve cansız varlıklar değerlidir benim gözümde.
26-Sizi en çok kızdıran veya memnun eden şeyler nelerdir?
Bencillik ve görgüsüzlük ile kibir en çok kızdığım özelliklerdir. Bencil, görgüsüz ve kibirli insanı sevmem. En çok da tevazu sahibi, fedakarlık yapan ve cömert insanlarla arkadaş olmaktan memnuniyet duyarım. Kendim de bu özelliklere sahip olmaya gayret ederim. Maalesef bu yaşadığımız çağda bencillik ve görgüsüzlük artıyor. Bundan hüzün duyuyorum.
27-Bir film yapmak isterseniz adı ve konusu ne olurdu?
'Gariplerden Bir Yolcu' ismiyle bir film tasarlıyorum. Filmde bir kasabaya ya da küçük bir şehre gelen garip bir adamın doğru, adaletli ve iyilik üzere davranışlar sergilerken karşılaştığı zorlukları bir senaryo ile filmleştirmek isterdim. Her toplumda doğru ve adil davrananlara karşı bir mukavemet vardır. Doğru sözlü insanı en sonunda o kasabadan kovuyorlar. Ve 'doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar' sözünün tecellisi olarak, o garip adamın 'bu benim geldiğim dokuzuncu köy idi' diyerek en sonunda o köyden ayrılmasını film haline getirmek isterdim. İnşallah bu ve kafamda tasarladığım birkaç senaryonun film haline getirilmesini isterim.
28-Ne tür kitaplar okursunuz?
Şiir, roman, biyografi, tarih ve bilim-teknik kitaplarını okurum. Ayrıca kamu yönetiminin geliştirilmesi ve uluslararası ilişkiler ve dış politikaya ait kitaplar ilgimi çeker. Şiirde Yunus Emre, Mehmet Akif, Necip Fazıl, Arif Nihat Asya, Abdurrahim Karakoç, Sezai Karakoç ve İsmet Özel sevdiğim ve örnek aldığım ozan ve şairlerdendir. Romanda Tarık Buğra, Kemal Tahir, Yaşar Kemal, Sabahattin Ali, Peyami Safa gibi yazarları takdir ederim. Fikir ve düşünce hayatında Cemil Meriç, Ziya Gökalp, Nureddin Topçu ve benzeri düşünürler bir deha misali olarak değerlidir. Biyografi kitaplarına çok ilgi duyduğum gibi biyografik filmleri de çok severim. İskender ve Malcolm X filmlerini iki kezden fazla izlemişimdir. Tabi İskender ve Malcolm X hakkında yazılan biyografi kitaplarını da okudum. Öldürülen ABD Başkanı John Kennedy hakkında da çok film izledim ve kitaplar okudum. Tarih kitapları bağlamında da Türk ve Osmanlı tarihini anlatan onlarca kitap okudum. Biyografi ve tarih kitaplarına daha fazla ilgim var.
29-En sevdiğiniz şair yazar kimdir?
Hazreti Mevlana, Yunus Emre, Necip Fazıl Kısakürek ve Mehmet Akif Ersoy. Bu dört değer, benim edebiyatta örnek aldığım şahsiyetlerdir. Tabi bizim bilgi kaynaklarımız yalnızca bu dört alim, şair ve yazarın eserleri değildir. Mevlana'dan Mesnevi, Necip Fazıl'dan Çile, Mehmet Akif Ersoy'dan Safahat ve Yunus Emre'den şiirler okuyup da ruhumuzu beslediğimiz gibi, Elmalılı Hamdi Yazır'dan Hak Dini, Kur'an Dili, Sezai Karakoç'tan Diriliş Neslinin Amentüsü, İsmet Özel'den Üç Mesele, Cemil Meriç'ten Umran'dan Uygarlığa, Ziya Gökalp'ten Türkçülüğün Esasları, Yaşar Kemal'den İnce Memet, Tarık Buğra'dan Küçük Ağa, Arif Nihat Asya'dan Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor, Nureddin Topçu'dan İsyan Ahlakı, Peyami Safa'dan Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Sabahattin Ali'den Kürk Mantolu Madonna, Ahmet Hamdi Tanpınar'dan Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Abdurrahim Karakoç'tan Suları Islatamadım ve benzeri birçok kitap okuduk. Elbette bu kitaplar ruhumuzun şekillenmesinde tesirli olmuştur.
30-Edebiyat dünyası ve günümüzdeki şairler hakkındaki düşünceniz nedir?
Yeni şair ve yazarları ve gündemdeki birçok şair ve yazarı çok beğendiğim ve çok takdir ettiğim söylenemez. Ülkemizde edebiyat ve şiir alanında kısır ve çorak bir arazi gibi verimsizlik olduğunu düşünüyorum. Bir Mehmet Akif, bir Necip Fazıl aşılamadığı gibi şiirde bu iki değere yaklaşan dahi bir şair yoktur. Bir de hasbi ve samimi şairlere ihtiyacımız çok. Maalesef, kişi 'şairim' diyor, ancak hayat tarzı ve davranışları hiç de şair uygun değil. Her şeyden önce samimi ve hasbi değil. Şiiri bir araç olarak görmek gerekir. Önemli olan samimiyet ve hasbi olmaktır. Şiir araç derken de şunu kastediyorum: 'Şiir yazacağım diyerek, yanlış sözler ve insanları boşluğa ve huzursuzluğa çağıran mısralar sorumluluk gerektirir.' Biliyorsunuz, Kur'an-ı Kerim'de Şuara (Şairler) Suresi var. Sapkın ve her aklına gelen şeyleri söyleyen şairler için onlar 'her vadide sapkın sapkın dolaşırlar' diye tenkit vardır. Bu noktada şunu hassaten belirteyim, Kur'an-ı Kerim'de şiir eleştirilmez, şair eleştirilir. Nitekim, 'kendisini savunan ve haksızlığa karşı duran şairler başka' diyerek bu önemli noktaya dikkat çekilir. Zaten Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed (asm) şairi vardır. Şair Hassan bin Sabit için Sevgili Peygamberimiz (asm) 'Hassan'ın beyitleri düşmana ok darbesinden daha tesirlidir' buyurmuştur. Peygamber Efendimiz şiir yazmak için teşviklerde bulunmuştur.' Öyleyse bizlerde şiirler yazmalıyız, dostlarımıza şiirle tefekkür üzere bir hayat ve doğruluk üzere bir istikamet öğütlediğimiz gibi ve düşmanlarımızı da adeta şiirle devirmeliyiz.
31- Gelecek günlerden umutlu musunuz? Bu umudunuz kaynağı nedir?
Kesinlikle umutluyum. Çok huzurlu ve müreffeh günler yaşayacağız inşallah. Dünya'da her daim iyilik, doğruluk ve güzellik galip gelecektir. Bu Allah'ın vaadidir ve haktır, gerçektir. Her daim umut ve güven üzere oldum. İstikbal bizimdir, elhamdülillah.
32-Görmek ve gezmek istediğiniz 4 Ülke ismini yazar mısınız?
Mısır, Irak, Çin, Kanada ve Avusturya. Tabi bunların yanında birçok Ülkeye de seyahat etmek isterim. Olur inşallah.
33-En sevdiğiniz şehrimiz neresidir?
En başta kendi doğduğum ilçe Pazarcık ve Kahramanmaraş'ı seviyorum. İstanbul zaten bir değerimiz ve kıymetli cevherimizdir. Şair olmak hasebiyle de İstanbul'a hayranım. Ankara'yı da 40 yıldır yaşadığım şehir olarak seviyorum ve memleketim olarak biliyorum. Ayrıca sahil şeridinde olan şehirlerimizi ve ormanlık bölgelerdeki kentlerimizi seviyorum. Bu sözlerimden sonra elbette aklınıza Akdeniz ve Karadeniz gelmiştir. Akdeniz, Karadeniz, Marmara ve Ege bölgeleri korunmalıdır. Tabi yalnız bu bölgelerimiz değil tarihi ve turizm değerleri açısından zengin olan Güneydoğu, Doğu Anadolu ve İç Anadolu bölgeleri korunmalı ve çevresel açıdan değeri bilinmelidir.
34-Dünya'da en zor şey nedir?
Ayrılık ve ölüm en zor. Bir de yoksulluk zor. Muhtaç olmak zor. Sağlığı yitirmek en zor. Allah bunlardan bizleri korusun. Ancak ölüm en sonunda mutlak bir gerçektir. Ondan kaçamayız. Yüce Rabbim iman ve İslami şuur üzere bir ölüm nasip eylesin. Ve en son anımıza kadar aklımızı mukayyet kılsın.
35-Bir ailenin kaç çocuğu olmalıdır? İdeal çocuk sayısı ailelerde sizce kaç olmalıdır?
Annem rahmetli derdi ki, 'çocuğun çokluğu değil, yokluğu zor.' Bu bakış açısıyla ailelerin çok çocuklu olmasını tavsiye ediyorum. Sayının kaç olacağını her aile kendi bütçesine ve kendi imkanlarına göre belirlemelidir. Tabi günümüzde bir ailede en az 4 çocuk olmalıdır.
36-Memuriyet hakkındaki görüşünüz nedir?
Memuriyet ücret için yapılacak ve geçim kapısı olarak görülecek yer değildir. Memuriyet hizmet için tercih edilecek bir görevdir. Zira geçim kapısı ilk insanlardan beri bellidir. Geçim kapısı üçtür. Bir ziraat, iki ticaret ve üç sanayidir. Hizmet sektörü de ticaretin içindedir. Ben ticaret ehli olmayı ve dürüst tüccar olmayı çok isterdim.
37-Devlet dairlerinde memurlar tarafında hizmet mi esas alınıyor yoksa ücret mi? Bu hususta 35 yıllık Devlet Memuriyetinde müşahedelerimiz nelerdir?
Maalesef ücret ön plandadır. Memurların büyük ekseriyeti, 'ben bu Devlete ne veririm' derdinde değil, 'ben bu Devletten ne alırım' derdindedir ve bunun peşinde koşmaktır. Maalesef memurlukta idealist ve Devletçi insanlar azdır. Birçok memur kendi şahsi çıkarını Devletin yararlarından üstü tutmaktadır.
38-Yukarıda belirttiğiniz sakat anlayışı yani memurlardaki 'ben bu Devletten ne alırım' düşüncesini nasıl değiştirebiliriz?
Adaletli ve liyakatli, işinin ehli insanları yönetim mevkilerine getirerek ve memurlara da hakettiği kadar maaş vererek yukarıdaki anlayışı biraz ortadan kaldırabiliriz. Ancak tamamıyla ortadan kaldıramayız. Çünkü insanoğlu nefis taşmakta ve öncelikle hep kendisini düşünmektedir. Devlette kadro ve makam sayısını azaltmak ve dikey hiyerarşiden yatay hiyerarşiye geçmek, proje bazlı organizasyon oluşturmak şarttır.
39-Son yıllarda toplumsal olarak sizi üzen ve düşündüren en büyük sorun nedir?
Aile içi iletişim azalması ve ailelerde kara-kocalar arasındaki boşanmaların artması. Bunun nedeni çekirdek ailedir. Artık ailelerde geniş aile kalmadı. Kaldıysa da yok denecek kadar azdır. Eskiden ana-baba, büyük baba-büyük anne ve çocuklar aynı evi paylaşırken, son 50 yıldır artık büyük baba ve büyük anneler dışarıda bırakıldı. İnsanlar bencilleşti. Büyüklerini saymaz oldu. Büyüklerin itibar görmediği bir toplumdan hayır gelmez. İşte bu toplumdaki en büyük sorun budur. Ayrıca ekonomik meseleler ve en başta işsizlik ve hayat pahalılığı şahsımı düşündürüyor. Zaten boşanmaların bir kısmı da ekonomik sorunlardan kaynaklanmaktadır.
40-Kendinizi hangi görüşe ya da hangi düşünceye yakın hissediyorsunuz?
Bunu siyasi görüş olarak soruyorsunuz sanırım. O bağlamda cevap vereyim. Kendimi sosyal demokrat ve adaletçi, gelir dağılımında da dengeci, zenginliğin bazı ellerde merkezileştirilmediği ve çevreye doğru hakça dağıtılmasına imkan verecek şekilde adaletli politikaların uygulandığı, milli ve manevi değerlere bağlı, inançlara tahakküm edilmediği, kişilerin tam bir ifade hürriyetine sahip olduğu özgürlükçü görüş ve düşüncelere sahibim. Tabi en başta İslami düşünce ve görüşe sahibim. Ben sosyal adaletti ve sosyal demokrasi görüşlerim de İslam'dan kaynaklanmaktadır.
41-Gençlere neler tavsiye edersiniz?
Kendilerini mesleklerinde geliştirsinler ve işlerinin ehli olsunlar. İşinin ehli olmayan insan ahlaksızdır. Bu bir. İkinci tavsiyem şudur. Asla ve asla yalan söylemesinler. Yalanın küçüğü ve büyüğü olmaz. Bunu aklılarından çıkarmasınlar. Zaten büyük yalanlara küçük yalanlardan gidilir. Üçüncü tavsiyem empati ve sempati içerisinde olsunlar. Bir kişiyi anlamak için kendinizi onun yerine koyun. Anlamaya çalışın. Bu empatidir. İnsanları öncelikle bir insan olarak, öncelikle can taşıyan bir canlı olarak görün ve sevin. Bu da sempatidir. Dördüncü tavsiyem de şudur. Gençler, teknoloji çağındayız. Dijital çağdayız. Teknolojiyi en son ve en modern haliyle alın ve kullanın. Beşinci ve son tavsiyem belki de en önemlisi, 'bu Dünya'da niye bulunduğunuzu durun ve düşünün.' Hayat yalnızca bu Dünya'dan ibaret değildir. Ve olamaz da. Bu Dünya'nın sonrası var. Ona hazırlanmak elbette akıllı her insanın en başta gelen görevidir. Bu duygu ve düşüncelerimle birlikte, başta çocuklarımız ve gençlerimiz olmak üzere tüm vatandaşlarımıza sağlık, huzur ve başarılar diliyorum. Gençlere sesleniyorum: 'Geleceğe umut içerisinde bakın ve asla umutsuzluğa düşmeyin. Gelecek bu günlerden daha güzel olacaktır. Bundan adım ve soyadımdan emin olduğum kadar eminim.' Vesselam.
(Böylece 41 soruda görüş ve düşüncelerimizi açıkladık. '41 kere maşallah' diyelim)