25 Bin Hayat Bağışlarınızı Bekliyor
Türkiye’de 31 Ekim 2016 itibariyle 25 bin 361 kişi organ nakli
için sıra bekliyor. Bu hayatların 22 bin 62’si böbrek, 2 bin 236’sı
karaciğer, 729’u kalp, 272’si pankreas, 46’sı akciğer, 11’i
böbrek-pankreas, 3’ü kalp kapağı, 2’si ince bağırsak için umutla
bekliyor.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 2002-2015 yıllarında “canlıdan
canlıya” toplam 27 bin 158 organ nakli yapılırken, aynı tarihlerde
"kadavradan" organ nakli sayısı ise 10 bin 71'de kaldı.
Organ bağış karnemiz çok parlak değil. Son 3 yılda Türkiye’de 209
bin 568 organ bağışçısı oldu. Bunun yeterli bir sayı olduğunu
söylemek ise mümkün değil. Öte yandan 2015 yılında yoğun bakımlarda
bin 969 beyin ölümü gerçekleşti. Sadece 4’te birinin aileleri organ
bağışı için izin verdi. Bu konuda toplumsal farkındalık oluşturmak
ve toplumumuzu bilinçli hale getirmek büyük önem taşıyor.
Her Yıl 4 Bin Kişi Nakil Listesine Ekleniyor
Her yıl yaklaşık 2 bin kişi uygun organ bulunamadığı ve nakil
olamadığı için hayatını kaybediyor. Her yıl yaklaşık 4 bin kişi
organ nakli bekleme sırasına ekleniyor. Türkiye Organ Nakli Vakfı
Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Eyüp Kahveci, organ naklinde tıbbi
açıdan her türlü teknolojik alt yapıya sahip olmamıza,
hekimlerimizin üst düzey deneyime sahip olmasına rağmen organ
bağışı yetersizliğinden dolayı hekimlerimizin canlıdan organ
nakline yöneldiğini belirtiyor. Mevcut bağış oranı ihtiyacı
karşılamaktan çok uzak. Daha çok organ bağışına ihtiyaç var. Beyin
ölümü gerçekleşen bir kişi ortalama 4-5 kişiye hayat veriyor.
Dr. Kahveci, böbrek nakillerinin yüzde 80’den fazlasının, karaciğer
nakillerinin ise yüzde 70’den fazlasının canlı donörlerden
yapıldığını açıklıyor ve “Bu tecrübe Türkiye’yi üst sıralara
taşıyor. Şu an canlıdan böbrek naklinde dünyada birinciyiz. Aynı
şekilde canlıdan karaciğer naklinde ise üçüncü sırada yer alıyoruz.
Böbrek ve karaciğer nakillerinde canlı verici bulunabiliyor. Diğer
nakiller için ise bu mümkün değil. Organ bağışının önündeki en
önemli engel bilgi yetersizliğidir. Bilgi yetersizliği, yanlış
inanışların da oluşmasına neden oluyor. İnsanlara organ naklini ve
sistemini anlatmalıyız. İnsanlar isterlerse bizlere ya da herhangi
bir organ nakli merkezine gelip bu konuda bilgi alabilirler. Gelip
kendi gözleriyle hastaların nakil öncesi ve sonrası durumlarını
görebilirler. Bu şekilde organ naklinin ne kadar önemli bir tedavi
şekli olduğunu anlayabilirler” diyor.
Organ Bağışı Caiz mi Endişesi
Dr. Kahveci, vatandaşlarımızın “Acaba organ bağışı yapmak İslam
dininde caiz midir?” endişesi taşıdığından bahsediyor ve bu konuya
şöyle bir açıklama getiriyor:
“İslamiyet organ-doku ve kan naklini zaruri bir tedavi yöntemi
olarak kabul eder ve karşı değildir. Ancak bazı koşulların olması
gerekir. İslam dininde canlı veya ölü insanların vücuduna zarar
vermek yasaktır. Bununla birlikte İslam dininde başka bir insanın
yaşamını kurtarmak, zor durumda olan insanlara iyilik amacıyla
yardımcı olmak esastır. Kur’an-ı Kerim’deki Maide Suresi’nin iki
ayeti insan yaşamını kurtarmanın ve yardımlaşmanın önemini
açıklamaktadır; ‘İyilik ve takva üzerine yardımlaşınız.’ (Maide
Suresi 2. Ayet) ‘Kim bir kimseye hayat verirse, o sanki bütün
insanlara hayat vermişçesine sevap kazanır.’ (Maide Suresi 32.
Ayet) Maide Suresi’nin bu iki ayeti ve İslam’ın insan yaşamına
verdiği önem dikkate alındığında, organ bağışlamanın ve dolayısıyla
organ naklinin İslam öğretisi ile çelişmediği görülecektir. Birçok
İslam alimi de organ bağışına ilişkin bu yönde görüş beyan
etmektedir.”
Sağlık Bakanlığı, Türkiye Organ Nakli Vakfı ve Organ Nakli
Koordinatörleri Derneği tarafından hazırlanan, Diyanet İşleri
Başkanı Mehmet Görmez' in de organ bağışını teşvik eden
mesajlarının yer aldığı iki kamu spotu toplumsal farkındalığın
oluşturulması için birçok kanalda yayınlanmaya devam ediyor.
Beyin Ölümü Endişesi
Dr. Kahveci, vatandaşlarımızın diğer bir endişesinin beyin ölümü
olduğuna dikkat çekiyor ve şöyle bir açıklamada bulunuyor:
“Beyin ölümü tanısı almış vakalarda sadece kalp atışı vardır. Bir
başka deyişle nabız hissedilebilir ve monitörde kalp atımları
gözlenebilir. Dışardan izlenebilen tek yaşam işareti kalp
atımlarıdır. Diğer organ fonksiyonları ise solunum destek cihazı ve
tıbbi destekle sağlanmaktadır. Öyle ki bu hastalarda solunum
olmadığından solunum destek cihazından ayrıldıklarında 5-10 dakika
içinde kalp durur. Beyin ölümüne neden olan patolojik durumlar
nedeniyle solunum cihazı ile desteklenen vakaların yoğun bakım
ünitelerindeki izlemlerinde geri dönüşümsüz beyin hasarı bulgu ve
belirtileri görüldüğünde beyin ölümü tanısı açısından ileri
değerlendirme yapılır.”
Bu ileri değerlendirmenin “2238 Sayılı Organ ve Doku Alınması,
Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanun” gereği Nöroloji
veya Nöroşirürji ile Yoğun Bakım veya Anestezi uzmanından oluşan
iki kişilik hekimler kurulunca yapılarak oy birliği esasına göre
beyin ölümü tanısı konulduğunu belirtiyor.
Dr. Kahveci, organ bağışının artması için toplumdaki her bireye
görevler düştüğünü vurgulayarak, “Bunun için ilkokul yıllarından
itibaren bu konuya farkındalık sağlanmalıdır. Toplumun yapı taşı
ailedir. Aileler bu konuyu bir akşam yemeğinde yılda bir kez bile
konuşabilirler” önerilerinde bulunuyor ve ekliyor “Organlarınız
toprak olmasın, yeni bedenlerde hayat bulsun. Bu nedenle herkesi
organ bağışına davet ediyoruz.”
Sağlıkla kalın. Bize yazın, sizin için araştırıp yazalım.