Milletlerin tarihinde kilometre taşı zamanlar vardır.
Kırılmaların yaşandığı, tarihin o olaydan öncesi ve sonrasıyla anıldığı zamanlar vardır.
Cumhuriyet sonrası demokrasi tarihimizde de çok partili hayata geçiş, 60 ihtilali, 12 Eylül, 28 Şubat gibi bu anlamda herkeste bir şekilde iz bırakan zaman dilimleri vardır.
İşte bunlardan biri de milletin ezici çoğunluğunun tercihi ile seçilen Ak Parti hükümetine karşı, toplumsal liderlik parametresi Cumhuriyet tarihinin en yüksek kabulüne sahip liderine… Recep Tayyip ERDOĞAN’a karşı yapılan çoklu darbe teşebbüsünün adı 17-25 Aralık olarak tarihe geçti.
İslam coğrafyasının Osmanlı sonrası batıdan ithal olarak bünyesine aldığı demokrasi tarihini incelediğimizde; halkın kendi kendini idaresi olarak ifade edilse de demokraside ne zaman batının yüce menfaatlerine dokunan liderler demokrasinin katledilmesi pahasına balans ayarlarına tabii tutulmuştur. Bu balans ayarları genel itibarıyla 3 şekilde olagelmektedir.
1. Askeri ihtilaller; 60 ihtilali, 12 Eylül bizdeki versiyonları… Bu ihtilaller başbakanları ipte sallama mantığıyla kitleleri hizaya getirir. Pakistan, Mısır, Endenozya, Libya… Bizim coğrafyamız bu anlamda nice dramlar barındırır. Bu ülkelerde; ne zaman bir siyasi irade; ABD-Batı-İsrail yüce menfaatlerine hizmet yerine kendi milletini tercih etmişse bedeli kanlı olmuştur. Ve bu ihtilalleri yapanlar milletin menfaati adına(!) diyerek milletin iradesini katletmişlerdir.
2. Postmodern darbeler: Bizde 28 Şubatta yaşanan süreç gibi… askerin kep ve postalını gösterip darbeyi STK ve oligarşik kurumlara yaptırdığı milletin tercihinin ayaklar altına alındığı süreçler…
3. Dost Modern Darbe teşebbüsleri; Pakistan ve Mısır’da uygulanan ama Türkiye’de ilk kez bir liderin dik duruşuyla boşa çıkarılan darbe biçimi… Zira bu darbede Suret-i Hak’tan görünen, ehl-i kıble birileri işin içinde ve bu model darbe; ahlaki kılıfa büründürülmüş bir ahlaksızlık hareketidir. İşin içinde üniforma, kep ve apolet yerine… koltuğunda kanun kitapları olan cübbelilerin baş rolde olduğu, medyanın şakşakcılığında, biraz da gecekondu mahalle çocuklarının sokağa çekilmesiyle oluşturulan koronun gürültüsü ile kurgulanmış mahkemelerde yapılan darbe…
17 Aralık tek kelime ile milletin iradesine karşı uluslar arası entelijansiyanın dümen suyunda hareket eden, devletin içinde devlete paralel yapılanmanın ağababaları İsrail’e one minute! demenin bedelini ödetme çabası, 5 mi büyük dünya mı? Demenin ceremesini çektirme çabasıdır.
17 Aralık millete Lozan’da giydirilen çizilen sınırın ötesine bakmanın bedelini ödetme çabasıdır.
17 Aralık Somali’de, Irak’ta, Keşmir’de, Afganistan’da… mazlum ve mağdurlara kimsesizlere kimse olmayı; hedef, gaye, ülkü olarak gösteren bir liderin diz çöktürülmesi çabasıdır.
Evet; 17 Aralık çoklu büyük bir operasyonun adıdır… Lakin bu operasyonu farklı yerlerde deneyip, test edip başarılı oldukları halde bizde başarılı olamayanların hesaplayamadıkları bir şey vardı; biz bu filmi yaşayarak geliyorduk ve biz bu filmin senaryosu nasıl olursa olsun, artistleri kim olursa olsun, bizde iyi adam kötü adamları yenecekti ve yendi…
Bundan sonrası mı şimdi bedel ödeme zamanı… Bedel ne mi?
İhanetin bedeli ne ise o!
Korkmayın titreyin!