Ah, ah, ah! Yüreğimde feryat ve figan. Kalbimde acı ve hüzün. Gönlümde buruk bir sevinç ve cılız bir heyecan. Kederler içindeyim.
Ne bayramın bayramlığı, ne zamanın hükmü kaldı. Gelen günler hep umutsuzluk, hep acı, hep matem getirdi. Kaderimize hep keder düştü.
Bundan bir ay önce idrak ettiğimiz Ramazan-ı Şerif gitti, Bayram geldi. Tüm Ümmet-i Muhammed olarak bir Bayram arefesinde, bir bayram heyecanındayız. Ancak kederler ve hüzünler içindeyiz.
Mü'min olduğumuz için umutluyuz. Yoksa umutlanacak bir durum yok.
Bize umutsuzluk yakışmaz. Çünkü mü‘min ve Müslümanız. O nedenle umut taşıyoruz yüreğimizde. Elhamdülillah.
Neredeyse iki asırdır, Osmanlı'nın ve beraberinde tüm Dünya Müslümanlarının Dünya hakimiyetini ellerinden kaptırdıklarından beri, savaşlar ve geri çekilmeler, toprak kaybetmeler peşi sıra, Ümmet başsız kaldı, Müslümanlar etkisiz kaldı.
Asırlar var, yıllar var, aylar var, günler var hep matem, hep yas, hep hüzün ve hep keder içindeyiz.
Millet olarak, Ümmet olarak gülmüyor yüzümüz.
Bu nasıl kem talih, bu nasıl kötü kader! Acaba talih mi, acaba kader mi?
Yoksa kendi akılsızlığımızın ve kendi hatamızın cezasını mı çekiyoruz?
Dertliyim ve derdimi ancak yazıya döküyorum. Anlatmak için sesim dahi çıkmıyor. İyi ki kalem var. Dilim lal iken kalemim ağlıyor. Kalemim feryat figan ediyor.
Bombalar çoktandır, yıllardır, asırlardır Müslüman Ülkelerinde, Müslüman kardeşlerimin üzerine sanki yağmur olmuş da düşüyor. Maalesef günlerdir, tam altı aydır acımasız bir zulüm kesintisiz sürüyor. Katil İsrail siyonist terörist İsrail çoluk çocuk demeden, yaşlı genç dinlemeden ve kadın erkek ayırmadan Gazze’de, Filistin’de katliam yapıyor.
Benim yüreğim yangın yeri, yanıyor. Zalimin yüreği buz donmuş. Hissiz, taştan daha katı.
Zalim ve alçak Batılı Ülkelerin yöneticileri bu vahşete karşı duyarsız. (Bu arada hassaten belirtmek istiyorum ki, ABD ve AB Ülkelerinin halkları ayrı, yöneticileri ayrıdır. ABD ve AB Ülkelerinin yöneticileri siyonist zalimlerdir, halkları değil)
Allah belanızı bin türlü versin ABD ve AB Ülkelerinin başkanları, başbakanları ve bakanları eğer Gazze’deki bu katliam karşısında kılınız dahi kıpırdamıyorsa hayvandan daha aşağılıksınız.
Sırf Gazze’de ve Filistin’de değil Batı'nın yönlendirdiği katliamlar, Suriye, Irak, Afganistan, Libya, Mısır’da da Müslümanlar yıllardır ateş yumağı içinde.
Ülkemizin baş belası Bölücü Terör Örgütü (BTÖ) şerefsizler güruhu pkk da Batılı kapitalist Ülkelerin ve en başta da siyonist Yahudiler’in maşası değil mi? Maşa pkk bebek demeden, çoluk çocuk demeden, öğrenci öğretmen demeden masumları, işinde gücünde olan vatandaşlarımızı siyonist İsrail’in talimatıyla katletmektedir. Allah hepsinin belasını versin.
Ülkemiz ateş yumağına çevrilmek isteniyor. Eski plan işliyor ve İngiliz’i, Alman’ı, Yahudi’si, Siyonist’i, Ermenis’si, Rum’u, Amerikalı’sı el birliği etmiş, Haçlılar ile Siyonlar işbirliği etmiş, kukla olarak da pkk terör örgütünü öne sürüyorlar ve bu bölücü terör örgütüne her türlü desteği veriyorlar. Bir tarafta Haçlılar (ABD; İngiltere, Almanya, Ermenistan, Yunanistan ve diğerleri), bir tarafta Siyonlar (İsrail ve masonlar), bir tarafta da Piyonlar (pkk ve dhkp-c gibi teröristler) üzerimize saldırıyor. Bu hain ve alçak Piyonlar (pkk ve dhkp-c) Ülkemizi 40 yıldır rahatsız ediyorlar
2014 yılında Sur ve 2015-2016 yıllarında Hendek olayları unutulmamalıdır. Çünkü alçaklar o yıllarda bölücü pkk’dan aldıkları talimatla Güneydoğu’daki bazı İl ve İlçelerde terör estirmişti.
Az da olsa zaman zaman o güdümlü alçaklar Güneydoğu’da olay çıkartmaya hazırlar. En son birkaç gün önce Van’daki seçimlerde mazbata verilmemesini bahane ederek sokaklarda terör estirdiler.
Ramazan Bayramı arefesindeyiz. Yine bir Bayram’da hüzünlüyüz. Bir taraftan Gazze’de ve Filistin’de siyonist İsrail’in azgın zulmünden, bir taraftan da Ülkemizi derinden etkileyen bölücü pkk’dan dolayı hüzün içindeyiz. Sınırlarımızı korumak isterken şehadete eren nice nice yiğitlerimizi yakın tarihlerde toprağa verdik. Terörist İsrail emrediyor terörist pkk öldürüyor. Terörist pkk ve terörist İsrail bir madalyonun iki yüzü. Hiç farkları yok. Her ikisinin de canı cehenneme!
Bu Vatan için kaç kurban verdik? Çanakkale’de nice kurban verdik. Galiçya’da, Yemen’de, Kurtuluş Savaşı’nda nice kurban verdik. Ne istiyor Haçlılar bizden, ne istiyor Siyonlar bizden, ne istiyor Piyonlar bizden!
Bu alçaklar bize Bayram’ı dahi çok görüyorlar. Neredeyse her Bayram öncesi bir saldırı ve bir terör hadisesi meydana getiriyorlar. İnşallah bu sefer huzurla gireriz Bayrama. Geçmiş günleri unuturuz inşallah.
Bu hüzün içinde aklıma birden Mehmet Akif Ersoy geldi. Şairimiz “Matem” adlı şiirinde uzun uzun sesleniyor ve bu seslenişten birkaç mısraı burada hatırlamak isterim:
Eşin var âşiyanın var, bahârın var ki beklerdin.
Kıyâmetler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?...
Hayır mâtem senin hakkın değil... Mâtem benim hakkım;
Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım....
Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!
Mehmet Akif Ersoy buhranlar, yıkımlar ve çileler içinde yaşamış ve o da kendisini şiirle teselli etmiştir. Derdini söyleyememiş ve kalem ile yazıya dökmüştür.
“Ağlarım ağlatamam; hissederim, söyleyemem,
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzarım!” diye mısralara döken Mehmet Akif gibi hissediyorum kendimi. Derdimi yazıya ve satırlara döküyorum. Bu satırlardan sadırlara ulaşır mı bilmem?
Mehmet Akif’ten söz açıldı, dertler ve kederler cihetinde, yaslar ve matemler cihetinde Mehmet Akif denildiğinde mısralar ve seslenişler bitmez.
“Yıllar geçiyor ki, yâ Muhammed,
Aylar bize hep muharrem oldu!
Akşam ne güneşli bir geceydi...
Eyvah, o da leyl-i mâtem oldu!” diye seslenen Mehmet Akif gibi matemler içindeyim.
Ya Rab! Bu son matem olsun. Ya Rab! Bu son çile olsun ve Bayramlar bize gerçek Bayram olsun. Gülsün Ümmet-i Muhammed’in yüzü.
Ya Rab! Bize yardım eyle ve biz Mescid-i Aksa’da namaz kılalım ve İttihad-ı İslam’ı (İslam Birliğini) kuralım. Ya Rab! Bize yardım eyle ve biz Mescid-i Haram’da saf tutalım. Ya Rab! Bize yardım eyle, Mescid-i Nebevi’de Sevgili Peygamberimiz (asm)in huzuruna varalım.
Ya Rab! Bize yardım eyle, Aya Sofya’da Cuma namazına durduğumuz gibi Mescid-i Aksa’da da Cuma Namazına duralım. Amin.
Bu dua da gerçekleşecek inşallah. İşaretleri ve beşaretleri var çünkü. Bundan adım gibi eminim. (Zaten Ayasofya için ettiğimiz dualar kabul oldu. Ayasofya Camii olarak açıldı. Bu hususta yazdım ve beyan ettim. Daha önce Ayasofya için dua ettim ve kabul oldu. Mescid-i Aksa için duamız da kabul olacak, inşallah)
Bu duygu ve düşüncülerle, bu umutlarla Mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik ediyorum. Rabbim (cc) Bayramlarımızı gerçek Bayram eylesin ve kadr-ü kıymetini idrak edenlerden ve feyiz ve bereketinden istifade edenlerden eylesin.
Amin.
“Kederler içinde, hüzünler içinde olsak da umutlarımız kederlerimizden ve hüzünlerimizden büyüktür, vesselam.”